24 Mart 2017 Cuma

Referandum ve Erdoğan Sonrası İçin Düşünmeye ve Hazırlığa Çağrı

Referandum sonrası için düşünmeye ve hazırlığa çağrıda bulunmak, suyu görmeden paçaları sıvama gibi görünebilir.
Çünkü kapitalizme geçişten beri; yani Greenwich Rasathanesi’nin üzerindeki fiktif meridyenin kabulünden ve bir “dünya saatine” geçişten beri; yani örneğin bu Şark despotluğunu, bu Nemrutlar, Firavunlardan kalma antik devleti ve onun egemenliğini sürdürebilmek için modernleştirme çabalarından dolayı, aydınlanmacı Monarklardan biri olarak tanımlanan Abdülhamit tarafından, şehirlerin meydanlarına saatler dikilmeye başladığından beri, hızlanan bir zaman içinde yaşıyoruz.
Bu nedenle dünyada her an, her şey ve bütün dengeler değişebilir.

23 Mart 2017 Perşembe

Türkiye’ye Demokrasi Niye Hiç Gelmeyecek? Medya Örneği

Türkiye’ye demokrasi gelmeyecek.
Çünkü hiç kimse yapıyı eleştirmiyor, ya hep politikalar eleştiriliyor; ya da ahlaki eleştiriler yapılıyor.
Örneğin gazetecileri alalım.
Bütün elde kalan ve neredeyse sadece internette sesini duyurabilen muhalif ve demokrat olma iddiasındaki gazeteciler hep, namuslu ve dürüst gazeteci olmaktan söz ediyor.
İktidarın gazeteleri satın alması, korkutması, el koyması karşısında, ya iktidarın gazeteleri kontrol altına almaması gerektiği; yani iktidara gelince ahlaklı olunması gerektiği; ya da gazete patronlarının ve sahiplerinin iktidarın baskılarına dayanması gerektiği, tabii yine ahlaklı olunması gerektiği türünden bir yaklaşım bütün basına egemen.
Kimsenin aklına bunu sorgulamak bile gelmiyor.
Bu yaklaşım sorgulanmadıkça da demokrasi gelmez.
Bir demokrat önce bu yaklaşımın yanlışlığı üzerine yoğunlaşır.

22 Mart 2017 Çarşamba

Gergerlioğlu ve Lenin (Demokrasi Mücadelesinin Sorunları)

Ezilenlerin mücadelesinin, ezilenlerin kendi yapısından gelen ciddi sorunları vardır.
Ezilenler, sömürülenler, baskı altındakiler, mazlumlar ancak kendilerini doğrudan ilgilendiren sorunlardan dolayı harekete geçer, örgütlenir ve direnirler. “Dil ağrıyan dişi kurcalar.”
Ama bir baskı ve sömürü biçimine karşı mücadele etmek, başka baskı ve sömürü biçimlerine karşı mücadeleyi veya duyarlılığı otomatik olarak yaratmaz. “Tok açın halinden anlamaz
Hatta bir baskı biçimine karşı mücadele edenler diğer baskı ve sömürü biçimlerine uğrayanlara karşı sadece duyarsız olmazlar; bizzat kendileri sorunun bir parçası olabilirler.
Örneğin bir işçinin uğradığı sınıfsal bir baskı ve sömürü onu otomatikman ulusal baskıya, kadınların uğradığı baskıya, Alevilerin uğradığı baskıya vs. karşı duyarlı yapmaz.

21 Mart 2017 Salı

Erdoğan Kaybetti

Erdoğan kaybetti. Referandum sonucu büyük bir olasılıkla #HAYIR çıkacak.
Ama #HAYIR çıkmasa da Erdoğan kaybedecek.
Çünkü kendi cephesini böldü.
Her biri tek tek küçük ama bir araya gelince büyük bir güç yığdı karşısına.
Son günlerde görülen son derece önemli iki gelişme Erdoğan’ın sonunun habercisidir.
Biri Mazlum-Der’deki gelişmelerdir. Mazlum-Der’e bile kayyum atandı, kongre hileleriyle Mazlum-Der ele geçirildi ve çoğu şubesi kapatıldı.
Diğeri “İslami Kesimin Önde Gelen Yazar ve Siyasetçileri”nin, Hak ve Adalet Platformu Adı Altında Bir Araya Gelmesidir.
Güçlünün haklılığı değil, haklının güçlülüğünden yana olmalıyız!” diyen bu yazar ve siyasetçiler bir bildiri yayınladı[1] ve #HAYIR için çalışmalara başladılar.
Bu gelişme aslında Ali Bulaç, Fehmi Koru, Levent Gültekin gibi isimlerde görülen genel eğilimin, bu sefer kolektif bir tavır alışa ve eyleme yönelmesi ve bir nitelik değişimi göstermesidir.
İşte Erdoğan’ın yenilgisini hazırlayacak gelişmelerin içerdeki tepe noktası budur.

19 Mart 2017 Pazar

Korkut Boratav, Perry Anderson, Habermas, Zizek Diğerleri ve Devrim Kavramı Üzerine

Dün Korkut Boratav’ın İleri Haber’de, “Neo-faşizm ve düzen dışı sol” başlıklı bir yazısı yayınlandı.
Boratav yazısında, Le Monde diplomatique’in Mart 2017 tarihli son sayısında yayınlanan, Perry Anderson’un denemesini vesile ederek, bir bakıma dünyadaki sosyalist entelijansiyanın bugünkü bunalım ve neo-faşizm karşısındaki çıkış ve alternatif arayışlarını kısaca özetliyor ve kendi konumunu açıklıyor.
Korkut Boratav, politik olarak, her ne kadar 60’ların dünyasından izler taşıyan ulusalcı bir çizginin dışına çıkamıyorsa da bir iktisatçı ve bilim adamı olarak her zaman izlemeye, yazılarını kaçırmamaya çalıştığım, bilimsel namusuna saygı duyduğum bir iktisatçıdır.
Perry Anderson ise, devrimci ve eleştirel Marksizm’in, Troçki ve Kıvılcımlı’nın yanı sıra devam ettirmiş (Alevilikten bir kavramla ifade edersek) bir “süreği”, yani “Batı Marksizmi”ni ve “Eleştirel Teori”yi (Frankfurt Okulu) bana tanıttığı için teorik evrimimde çok önemli bir rol oynamıştır.

18 Mart 2017 Cumartesi

Alman İstihbarat Teşkilatı Başkanı’nın 15 Temmuz Yorumları

Bundesnachrichtendienst (BND) Almanya’nın dış ülkelere yönelik (Auslandsaufklärung) tek haberalma servisidir.
Bunun başkanı olan Bruno Kahl 15 Temmuz’a ilişkin olarak birtakım değerlendirmelerde bulundu ve Alman basınında yayınlanan bu değerlendirmelerin Türkçede de çevirisi yayınlandı, örneğin TR724’te.
Biz 15 Temmuz’un hemen ardından, somut bir bilgi veya istihbarata dayanmadan; ama toplumsal güçlerin konum ve çıkarlarından hareketle, yani tümden gelimle birtakım değerlendirmelerde bulunmuştuk.
Alman İstihbarat Teşkilatı Başkanı Kalh’ın değerlendirmeleri ise, somut verilerden hareketle, yani tümevarımla 15 temmuz hakkında benzer sonuçlara ulaşıyor.
Elbet bu beyanatın şimdi verilmesinin politik bir anlamı olabilir.
Muhtemelen Erdoğan’ın gerginlik politikasına karşı bir uyarı gibi bir işlevi olabilir. Yani örneğin “Bizi fazla konuşturma” gibi bir anlamı olabilir.

17 Mart 2017 Cuma

Erdoğan’ın Kumarı, Ya Herro Ya Merro

Erdoğan şu sıralar hayatının kumarını oynuyor. Tüm söz ve davranışlarıyla bütün köprüleri atıyor, Kürtçeden Türkçeye geçmiş deyimle “ya herro ya merro” diyor.
Neden hayatının kumarı?
Erdoğan en küçük bir geri adım attığında, elindeki gücü biraz olsun kaybettiğinde hızla düşüşü başlar ve öylesine büyük suçlar işlemiş bulunuyor ki uluslararası bir mahkemede veya Yüce Divan’da sanık sandalyesine oturması kaçınılmazdır.
Bu nedenle ne yapıp edip bulunduğu yerde bulunmak, daha büyük bir güç ele geçirmek ve hep ileri gitmek zorundadır.
Erdoğan bulunduğu yerde kalabilmek için HER ŞEYİ yapmaya hazırdır.
Bu tespitten yola çıkmadıkça Türkiye’de doğru dürüst bir politika yapma olanağı yoktur.
Erdoğan’ın şimdiye kadar başarılı olmasının nedeni, karşısındakilerin kararsızlığından başka bir şey değildir.