18 Ocak 2017 Çarşamba

HDP Niçin “#HAYIR” Demiyor?

Yanlış biliyorsun? HDP “#HAYIR” diyor” demeyin.
#HAYIR, HDP “#HAYIR” demiyor.
HDP, “#HDPhayırDiyor” diyor.
Bu ikisi çok farklıdır.
#HAYIR dediğinizde politik mücadele verirsiniz. Başkalarının, hatta düşmanlarınızı bile altında toplanabileceği bir bayrak açarsınız.
#HDPhayırDiyor dediğinizde ise, kendi kendinizi tatmin etmiş; kendi reklamınızı yapmış olursunuz. Bu başkalarını, hatta size en uzak ve düşman olanları hareket geçirmek; altında yer almaktan gocunmayacağı bir bayrak, bir sembol, bir parola bulmak gibi bir derdinizin olmadığı anlamına gelir.
Politika yapmak ise her şeyden önce, verili anda, en can alıcı, “zinciri sürükleyecek” halkayı yakalamak ve onu tüm gücüyle çekmek sanatıdır.
Politika yapmak hakkındaki tasavvurunuzu, kongrelerinizi yöneten moderatörler gibi, liberal medyacılar belirlemişse; rengârenk #HAYIR’larınızın insanların sempatisin toplayıp, #HAYIR çıkmasına yol açabileceğini sanabilirsiniz.

17 Ocak 2017 Salı

#HAYIR ve Mücadele Biçimleri

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.”
İsyan eden köylüler dağa çıkabilir veya dağa çıkanları koruyabilirler.
Sömürgelerde bir “ilk kurşun” sömürgecinin ya da beyaz adamın dokunulmazlığı ya da yenilmezliği efsanesini yıkarak bir direnişin başlatıcısı olabilir.
Köleleşmemiş, henüz tamamıyla direnci kırılmamış toplumlarda “göze göz, dişe diş” diyen bir geleneğin sürdüğü toplumlarda, sert mücadele biçimleri çok daha büyük destek bulabilir.
Ancak Türkiye’deki gibi 5000 yıldır şark despotluğunun hükmü altında yaşamış; her umudu en kısa zamanda o devlet tarafından olmamışa çevrilmiş ve bu tarihsel tecrübeyi bilmeden bilen insanların olduğu bir ülkede, bu yöntemler bir işe yaramazlar.

16 Ocak 2017 Pazartesi

Sade ve Yalın bir #HAYIR Niçin Hayati Önemdedir?

OHAL ile zaten fiilen kurulmuş olan tek kişinin diktatörlüğünü vaftiz edecek olan Anayasa değişikliğinin Meclis’ten geçeceğine kesin gözüyle bakılabilir.
Erdoğan, gelen ekonomik kriz; Suriye’de tekrar çıkmaza saplanma (Örneğin El Bab önlerine takılıp kalma ve büyük kayıp verme); şu an “beka sorunu” diyerek kendisini destekleyen Ergenekon ve Ordu ile papaz olma ihtimallerini ve bunların ortaya çıkaracağı kendi durumunu sarsacak dalgalanmaları minimuma indirmek için, yangından mal kaçırırcasına Referanduma gidecektir.
Elinden gelse hemen yapmak ister. Ancak teknik nedenlerle (Referandumun hazırlıklarının gerektirdiği zorunlu zaman nedeniyle) aşağı yukarı iki veya iki buçuk ay içinde Referandum’un yapılacağına kesin gözüyle bakılabilir.

15 Ocak 2017 Pazar

Dünya’da ve Türkiye’de Neden Güçlü Demokratik Hareketler Yoktur?

Gerek Türkiye’de; gerek dünyada demokrasi mücadelesinin böylesine güçsüz olmasının ve son duruşmada ardında bilince çıkmamış demokratik özlemler bulunan toplumsal hareketlerin demokrasiye düşman politikaların aracı haline gelmelerinin, biri üst diğeri alt sınıflardan kaynaklanan iki temel nedeni vardır.
Birincisi egemen sınıfın korkaklığıdır; yani Burjuvazinin korkaklığı. Ama bunu şöyle de ifade etmek mümkündür: sınıfların çıkarları ve karakterleri özdeş değildir veya çakışmaz.
Kapitalizm (Ya da bir bütün olarak burjuvazinin tarihsel ve genel çıkarı) kendi saf mantığı içinde, demokrasi ile yani insanların biçimsel eşitliği ile çelişmez.
Çünkü işgücü denen metanın maddi ve manevi özellikleri onun kullanım değeri üzerinde herhangi bir etkide bulunmaz. Bütün diğer metalarda ise o malın maddi ve manevi özellikleri onun kullanım değerini belirler.

14 Ocak 2017 Cumartesi

Niçin #Hayır? Nasıl #Hayır? - Sık Sorulan Sorular (SSS)

Yaklaşan Felaket Nasıl Durdurulabilir? Somut Bir Öneri: #Hayır” başlıklı yazı ve yazıda dile getirilen, #Hayır parola ve işareti ile hukuken politik olmayan ve en temel insan haklarına dayanan, slogansız, bayraksız, pankartsız sivil bir direniş hareketi önerisi epey bir ilgi gördü ve çeşitli yerlerde dağınık biçimde tartışıldı tartışılıyor.
Bu tartışmalarda ortaya konan tereddütler, soru işaretleri, itirazlar konusunda birkaç yazı daha yazmak gerekecek. Çünkü en iyi niyetli destekçilerin bile en temel sorunları anlamadıkları görülüyor.
Ancak bu #Hayır parolasıyla sivil hareket önerisi gökten zembille inmedi. Seçimlerden önce yapılmış ama herkesin seçimde Erdoğan’ın kaybedeceği beklentisinden dolayı başarısız kalmış bir #istifa denemesi vardı.

13 Ocak 2017 Cuma

Çocuklarınız Okullarda Nasıl Bir Erdoğan Portresi Okuyacak?

Gelecek Tarih’te kurulur.
Bugün genişçe bir kesimin alayla bakıp, izlemediği “Kuruluş”,Diriliş” gibi dizilerde, aslında Erdoğan diktatörlüğünün gelecekte yazacağı ve okullarda mecburen okutacağı tarih kitaplarının ilk denemeleri yapılıyor diyebiliriz.
Erdoğan’ın diktası kurulduğunda çocuğunuzun nasıl bir Erdoğan portresini okulda tarih ve diğer kitaplarda okuyacağını merak ediyorsanız, Atatürk’ten bir analoji yapılabilir.
Okullarda okutulan resmi Atatürk’ü herkes yeterince biliyor; bu nedenle onu değil, bilinmeyen ve unutulmuş gerçek Atatürk’ün kısaca bilinmesinde yarar var.
Bu nedenle uzatmamak için, gerçek Atatürk’ü anlatan Sevan Nişanyan’ın bir yazısını aşağıda aktaracağız.
Böylece gerçek ile okunan Atatürkler arasındaki uçurum, bugün bildiğimiz gerçek Erdoğan ile yarın okullarda okutulacak Erdoğan arasındaki uçurumun nasıl bir şey olacağı hakkında bir fikir verir.
Yarın nasıl bir Erdoğan Portresi okunacağını yazmayacağız. Bunu okuyucunun ferasetine bırakıyoruz.

9 Ocak 2017 Pazartesi

Yaklaşan Felaket Nasıl Durdurulabilir? Somut Bir Öneri: #Hayır

“Bu bonapartist plebisitte HAYIR demek sırtımızı dayayabileceğimiz bir siyasi hat demek. HAYIR çıkarsa ertesi günü güllük gülistanlık olmayacak ülkemiz. Ama “biz de varız, buradayız, konuk değil, malsahibiyiz” diyebilmiş olacağız.
Sağdan diz, soldan say, üst üste koy, ne yaparsan yap bu ilkbaharda önümüze konacak referandum sandığı hayati önemde. Bu sandıktan yüzde elli virgül sıfır birle de olsa çıkacak HAYIR oyu bize bir nefes aldırır.”
Aydın Selcan – Hayır diyorum
Pazartesi günü mecliste Anayasa değişikliğini görüşülmeye başlanacak.
Gaflet ve delalet içindeki CHP hala televizyonlarınızın başına geçin nasıl mücadele edeceğimizi görün diyor.
Halkı bu kader günlerinde, bir seyirci olarak evinde televizyon seyretmeye çağırıyor.
Kaldı ki, Meclisteki kayıkçı dövüşünde kaybeden CHP olacaktır.
Hem gücü yoktur, hem de ortada kural da yoktur.
Kuralları Erdoğan koymakta ve istediği an da değiştirmektedir.

7 Ocak 2017 Cumartesi

“Laik Yaşım Tarzı” Neden “Ulusal Sorun”dur ve Öyle Olduğu Niçin Anlaşılamaz? (2)

Laik yaşam tarzı”nın bir “ulusal sorun”, yani tıpkı “Kürt sorunu” gibi bir sorun; aynı kategoriden bir sorun olduğunun anlaşılamamasının, biri daha genel ve metodolojik; diğeri daha özel, despotik Şark devletinin, yani Türk devletinin, temel yapısının ve özelliğinin kavranmamasıyla ilgili iki nedeni bulunmaktadır.
Bu ikisini biraz açmadan konunun anlaşılması neredeyse olanaksızdır.
Birinciden, genel ve metodolojik olandan başlayalım.
*
Laik yaşam tarzı”nın ulusal sorun olduğunun anlaşılamaması; ulusun ve ulusçuluğun (yani milletin ve milliyetçiliğin) ne olduğunun anlaşılamaması ile ilgilidir.
Ama ulusun ve ulusçuluğun anlaşılmasında, metodolojik düzeyde çok temel bir sorun bulunmaktadır.
Bu sorun, eğer bir benzetme yapmak gerekirse,  tıpkı kuantum fiziğindeki Heisenberg’in “belirsizlik ilkesi” gibi çok temel bir sorundur.

4 Ocak 2017 Çarşamba

“Laik Yaşam Tarzı” Nedir? Ne Olduğunu Anlamak Niçin Hayati Önemdedir?

Reina katliamının veya Noel Baba’ya ve Yılbaşı kutlamaya karşı saldırıların “Yaşam Tarzı”na yönelik olduğunda herkes hemfikir.
Peki, bu “yaşam tarzı” veya “laik kimlik[1] denen “şey” nedir? Hangi türden bir olgudur? Hangi toplumsal ve/veya politik kategoriye girer?
Bu soruyu pek soran ve bunun cevabının hayati önemini pek kavrayan yok.
Aslında “yaşam tarzı” veya “laik kimlik” gibi kavramların kendisi son derece yanıltıcı ve yanıltıcı olması da yine ne olduğunun bilinmemesi ve/veya anlaşılmasının engellenmesi ile ilgili.
Teorik açıklık olmayınca programatik stratejik ve taktik açıklık olmasının; dolayısıyla “laik kimlik kıyımı”na karşı mücadelenin de olanağı yoktur.
 “Laik Yaşam Tarzı”nın ne olduğunun, özelikle HDP ve Kürt özgürlük hareketinin kavramasının hayati önemi vardır.
Ama daha da önemlisi, o “yaşam tarzı” veya “laik kimliği” nedeniyle hedefe alınanların ve Alevilerin anlamasının hayati önemi vardır.

2 Ocak 2017 Pazartesi

Reina Katliamının Düşündürdükleri: Artık Gâvur ve Kâfir olmak Tek Demokratik ve Politik Eylemdir.

Yaklaşan Felaket ve Kurtulma Çareleri” başlıklı yazı serisinde bugün strateji; strateji değişimleri gibi konulara kısaca değindikten sonra, felaketi önlemek için strateji değişiminin hayati önemine ve somut olarak nasıl bir strateji değişikliği yapmak gerektiği konusunu ele alacaktık.
Ancak yılbaşı gecesi yapılan Reina katliamını ele almadan da geçmek olmazdı. Çünkü bu aynı zamanda Strateji konusuyla da yakından bağlantılıydı. Bu nedenle tekrar kaldığımız yere dönmek üzere kısaca bir yan yola da uğrayalım
*
IŞİD bütün o arkaik görünüşünün aksine son derece modern ve modernist bir harekettir. Aslında bu ulusçuluğun da tipik bir özelliğidir. Bütün gerici uluslar ve ulusçuluklar köklerini tek tanrılı dinlerin bile öncesine, ta neolitik devrim öncesi topluluklara kadar götürürler ama aslında son derece modernist ve modern hareketlerdir. Arkaiklik, gelenekçilik modern hareketlerin bir özelliğidir.
Dile ya da kültüre dayanan ulusçuluk karşısında ırka dayanan ulusçuluk nasıl bir faşizme denk düşerse; IŞİD gibi hareketlerin dine dayanan ulusçuluğu da, ırkçılık benzeri ama bunun dinci versiyonu bir faşizmdir.