25 Ağustos 2015 Salı

HDP’yi Reorganize Etmek

Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğüne giden darbe rejimine karşı savaşın en kritik ve tayin edici alanı olan HDP’yi savunmak, HDP’li olsun olmasın, demokrat olsun olmasın herkesin görevidir.
Bir demokrat ve sosyalist için, HDP’yi savunmanın en etkili ve radikal yolu ise, HDP’ye üye olarak saldırılar karşısında siperde yerini almak; HDP’ye gelecek saldırıların hedefi olmaktır.
Ama bir görev daha bulunuyor: HDP’yi reorganize etmek.
Çünkü HDP aynı zamanda bu mücadelenin bir öznesidir. Bu öznenin etkili ve başarılı olması için baştan aşağı yenilenmesi ve yeniden organize olması gerekmektedir.
Şimdi birçokları, yıllardır yaptıkları gibi, şöyle diyecektir: “Şimdi reorganize olmaktan söz etmenin; nasıl reorganize olunacağını tartışmanın, bunun için kongreler yapmanın zamanı mı? Hele şu seçimi atlatalım ondan sonra.”

24 Ağustos 2015 Pazartesi

PKK Ne Yapıyor? Bir Anlamaya Çalışma Denemesi?

Bir teoriyi rezil etmenin en kolay yolu, onu toyca savunmaktır” diye bir söz vardır. Bu önermedeki  “teori” yerine, bir “dava”, bir “program”, bir “strateji” de koyulabilir; “toyca” yerine de “akılsızca” da.
Seçim sonuçlarına, Türkiye politikasına, HDP’nin düşürüldüğü duruma bakarak PKK’nın son misillemeleri için rahatça bu önerme kullanılabilir.
Bizzat bu satırların yazarı, herkesin “PKK ne yapıyor?” diye mırıldandığı bir ortamda, 12 Ağustos’ta “PKK’ya Açık Mektup: PKK Derhal Tek Taraflı Ateşkes İlan Etmelidir” diye bir çağrı yaptı.
Daha sonra benzer çağrılar, Ezop Dili bir kenara bırakılarak, başkalarınca da açıkça dile getirilmeye başlandı.
Örneğin 21 Ağustos’ta Hasan Cemal T24’te “PKK’ya bir çağrım var: Tek taraflı ateşkes ilanı” başlıklı bir yazı yazdı. Cengiz Çandar da aynı anlama gelecek yazılar yazıyordu. En son Diken’de Levent Gültekin’inPKK’nın cevap vermesi gereken sorular” başlıklı yazısı da aynı anlama gelmektedir.

21 Ağustos 2015 Cuma

Sosyalistler ve Demokratlar HDP’yi Niçin ve Nasıl Savunmalı?

Yanda HDP’ye üye olmaya çağıran bir resim var.
Orada HDP’ye üye olma çağrısı yapılıyor.
Ne için?
Yeni Yaşam” için.
Bu slogan, seçimlerde de vardı.
Baştan aşağı yanlıştır ve yalandır ve sahte hayaller yaymaktadır.
Gerçekten devrimci ve demokratik bir parti sahte hayaller yaymaz.
“Yeni yaşam” falan olamayacağını anlatması gerekir HDP’nin. Yeni bir yaşamın ne kadar zor, ne kadar uzaklarda, ne kadar derin değişiklikler gerektirdiğini anlatması gerekir.
Peki, nasıl üye olunacak?
Üyeliği bir cep telefonu mesajıyla olabilirsiniz diyor ve üyelik aidatları hakkında bilgi veriyor.
Üyelik politik bir eylem olmaktan çıkmış, bir program ve tüzüğün hazmolması anlaşılması sorunu olmaktan çıkmış. Bir mesaj çekip, bir üyelik aidatı yatırmaya indirgenmiş.
Hâlbuki organ dışı üye ölü, safradır. Tıpkı vücuttaki organ dışı hücreler gibi selim veya kötü bir kanserdir, bir urdur.
Bu ilan aslında HDP’nin hali pür melalini binlerce sözden daha iyi yansıtıyor.

20 Ağustos 2015 Perşembe

HDP’yi Savunmak

Erdoğan’ın darbesini, imparatorluk tacıyla (sultan kavuğuyla) donatmasının önündeki en büyük engel HDP olmaya devam ediyor. Erdoğan, sultasını kurabilmek için ne yapıp edip HDP’nin seçimlere katılmasını engellemek veya bunu engelleyemiyorsa, seçmeni HDP’ye oy veremez durumda bırakmak zorundadır.
Bu durumda Erdoğan’ın darbesine ve dikta rejimine karşı savaşın esas alanı HDP olacaktır.
Yani HDP, Erdoğan’ın darbe ve dikta rejimine karşı mücadelenin sadece bir gücü ve bileşeni, diğer bir ifadeyle öznesi değildir; aynı zamanda bu mücadelenin en tayin edici muharebelerinin yapılacağı bir savaş alanıdır; yani mücadelenin konusu ve nesnesidir.
O halde HDP’nin varlığını sürdürmesi ve başarısı,  Erdoğan’ın darbe ve dikta rejiminin kaderini tayin edecek mücadelelerin verildiği bir savaş alanı olacaktır.

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Ne Yapacağını Bilen ve Kararlı Erdoğan, CHP ve HDP ile Kedinin Fare ile Oynadığı Gibi Oynuyor


Erdoğan ne yapacağını biliyor: hiçbir şekilde; ne olursa olsun açıkça el koyduğunu söylediği fiili başkanlık mevkiini-mevziini terk etmemek.
Çünkü bir tek geri adımı; en küçük bir zaaf belirtisi bile hem uluslar arası mahkemelere hem de Türkiye’deki mahkemelere sanık olarak çıkmakla sonuçlanacak bir düşüşün ve gerileyişin yolunu açacaktır.
Bu akıbeti engellemek için HER ŞEYİ yapmaya hazırdır.
Bu tespiti yapmayan, bugün Türkiye’de politika yapamaz.
Bu tespiti yapan da Türkiye’deki en acil sorunun Erdoğan olduğunu; Erdoğan’ın fiili darbesine son vermek olduğunu görür ve acil hedef ve politikalarını buna göre belirler.

18 Ağustos 2015 Salı

HDP ve CHP’ye Çağrı: Erdoğan Nasıl Durdurulabilir?

Dünkü yazımızda, İsyanın temel kuralı “hücum, hücum, hücumdur” diye yazmış; isyanla oynamanın tehlikelerinden söz etmiştik.
Bu devlete ve sisteme isyan etmesi gerekenler savaş ve politika sanatının bu kuralına ve derslerine aldırış etmeden oyun oynuyorlar
Ama Erdoğan, devletin başında, başında olduğu devletin anayasasına ve yapısına fiilen isyan etmiş olarak, darbe yaptığını açıkça söyleyerek; tam da bu kuralı uyguluyor ve kendi açısından başarıdan başarıya koşuyor.
Ona başarıyı, karşısındakilerin kararsızlığı ve korkaklığı hediye ediyor.
Erdoğan son derece dar görüşlü, yeteneksiz ve kifayetsiz bir politikacıdır.
Tek bir özelliği vardır.
Karşısındakileri kararsız durumda bırakacak taktik hamleler yapmak ve son derece kararlı olarak sürekli saldırmak.
Erdoğan bugün hala bulunduğu yerde duruyorsa bunun en büyük suçluları kararlı bir mücadele yürütmeyen HDP ve CHP’dir.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

İsyanla Oynanmaz

Gencecik bir devrimciydim. Hikmet Kıvılcımlı’nın çıkaracağı Sosyalist gazetesine Yazı İşleri Müdürü olacaktım. Yani gazetedeki yazılar için davalar açıldığında gönüllü olarak içeri girme işini üstlenecektim ki gazete varlığını ve yayınını sürdürebilsin. Bunun için gazeteyi teknik olarak çıkaracak olan Orhan Müstecaplıoğlu'yla birlikte, tanıştırılmak üzere Hikmet Kıvılcımlı’nın evine gitmiştik.
Gencecik bir devrimci olarak Hikmet Kıvılcımlı ile Orhan Müstecaplıoğlu’nun aynı görüşleri savunduğunu sanıyordum. Elbet Kıvılcımlı’nın kitaplarındaki yazılar ile Müstecaplıoğlu’nun hazırladığı, Sosyalist gazetesinin çıkacağını duyuran afişler arasında bir uyumsuzluk olduğunu hissediyordum; ama bunu bir vurgu veya meşrep farkı gibi algılıyordum.

16 Ağustos 2015 Pazar

Ulusçuluk, Murray Bookchin ve Abdullah Öcalan Üzerine Veya Kediler Kendi Kuyruğunu Neden Yakalayamaz? Ulusçular Ulusun Ne Olduğunu Neden Anlayamaz?

(Evelki gün, Sendika Org’ta Joris Levering’in “Murray Bookchin ve Kürt direnişi adlı bir yazısı yayınlandı. (Bu yazıyı da ekte koyuyoruz.) Adındaki linkten de ulaşılabilir
 Yazar, Demokratik Özerklik ve/veya Konfederalizm, Rojava’daki kantonlar ve Rojava deneyimi ve bunlara ilişkin Öcalan’ın görüşleri ile Murray Bookchin’in görüşleri arasındaki ilişkileri ele alıyor.
Yazıyı okuyunca bundan on yıl önce, yine Bookchin’in görüşleri, Öcalan konusundaki yazdıklarımız aklımıza geldi. Pazar günleri aktüel politika dışında yazmak adeta bir gelenek haline geldiğinden, geleneğe uyarak, biraz da teorik ve temel konulara girelim dedik. Bu nedenle, bu yazıyı bugün aynen yayınlıyoruz.

12 Ağustos 2015 Çarşamba

PKK’ya Açık Mektup: PKK Derhal Tek Taraflı Ateşkes İlan Etmelidir

Bugün gazetelerde, Selahattin Demirtaş’ın çağrısı yer alıyor. Örneğin BBC Türkçe “Demirtaş: Hükümetin operasyonlarına da PKK’ya da dur diyoruz” başlığıyla canlı olarak vermiş.
Arabulucular böyle davranabilirler. Bu anlaşılabilir. Zaten HDP’nin esas misyonu da şimdiye kadar arabuluculuk, hatta tam arabuluculuk bile değil, esas olarak postacılık oldu.
Demirtaş’ın çağrısı iyi niyetli ve güzel olabilir. Ancak biz iki taraflı değil, tek taraflı ateşkes öneriyoruz. Hükümet elbette silahlarla saldıracaktır. Biz de ona karşı ateşkesle saldırmalıyız.
Bilineni bir kez daha tekrarlayalım.
Çağrılarla karşılıklı ateşkes olmaz.
Peki, ne zaman olur?
Karşılıklı ateşkes ancak savaşın ve sıcak çatışmaların iki tarafın da amaçlarına hizmet etmediği zaman olur.
Bugün Türk devletinin başında bulunun sarayda oturan sultanın ateşkesten çıkarı var mı?
Yok.

24 Temmuz 2015 Cuma

Suruç’tan Sonra

Aşağıdaki yazıyı dün sabah yazmaya başlamıştık. Ancak bitirememiş ve bugün bitirmeyi düşünüyorduk.
Ancak dün öğleden sonra çok önemli bir değişim oldu. Dün itibariyle Türk devletinin askeri birliklerinin IŞİD mevzilerini bombalaması ve bugün sabaha karşı savaş uçaklarının, hududu geçmeden IŞİD mevzilerini bombalaması Ortadoğu’da güçlerin yer alışında köklü bir değişim anlamına geliyor.
Elbet bu değişim ne Türk hükümetinin ve Erdoğan’ın ne de Amerika’nın veya diğer aktörlerin hedeflerinin değiştiği anlamına gelmiyor; ama o değişmeyen hedeflere yönelik konumlanışlarının değişmesi anlamına geliyor.