22 Şubat 2015 Pazar
Türk Ordusu YPG'nin izni ve desteği ile Süleyman Şahtaki askerleri IŞİD'in eline düşmekten kurtarabildi.
Kobani'den Süleyman Şah Türbesine uzaklık Google Earth'a göre 30 kilometreden biraz fazladır. Bir gün önce bile YPG'nin Süleymen Şah türbesinin 2 kilometre yakınında IŞİD ile savaştığı ve ilerlediği haberleri geliyordu. Buna ek olarak YPG komutanının Türk Devletinin kendilerinden Süleyman Şah'taki askerlerin kurtarılması için yardım istendiği açıklaması vardı. YPG'nin geçiş izni ve işbirliği olmasaydı Süleyman Şah Türbesi'ndeki Türk askerleri IŞİD'in eline geçecekti. Türk Ordusu önceden yok olmasını isteyip IŞİD ile işbirliği yaptığı YPG ile bu sefer IŞİD'e karşı işbirliği yapmak
zorunda kaldı. Ama Türk devleti bu işbirliğini gizlemek, cephedeki bu tersine dönüşü gizlemek, Kürt mücadelesine karşı halkta bir sempati oluşmasını engellemek için Hükümeti, Medyasıyla psikolojik savaşa devam ediyor. YPG'ye bir teşekkürü bile çok gördükleri gibi gizliyorlar. Yalancıdırlar. Ulusalcılar Türk Ordusunun nereden nasıl geçip de oradaki askerleri getirdiği konusunu gözden kaçırmaya çalışıyorlar. Ama bu mızrak bu çuvala sığmaz. Bu dezinformasyona karşı sosyal medya aracılığıyla mücadele edelim. (Solda genel konumlar, sağda dün akşamki durum.)
Meclis'teki Vekilleri Destekleyelim ve Meydanlarda Oturma Grevleri Yaparak Meclis'teki Darbeye Karşı Halkın Direnme Hakkını Kullanalım
Şu an saat 03.08.
Bir kaç saatten beri Türkiye'de çok önemli gelişmeler yaşanmaya başladı.
1) Mecliste başta HDP milletvekilleri olmak üzere muhalefet güvenlik yasası denen polis devleti yasasına direniyor, oturma grevi yapıyorlar ve sloganlar atıyorlar. KESK de çağrı yaptı. Vekilleri yalnız bırakmayıp Türkiye'nin her yerinde oturma ve protesto gösterileri yapılmalı.
2) Kobani'de. Gelen haberlerden çıkarabildiğimiz kadarıyla Türk devletinin ordu birlikleri YPG ile anlaşarak ve YPG'nin kontrolü ve desteğinde Süleyman Şah Türbesine doğru harekete geçmiş durumda. Bir askerin öldüğü haberi aşağı yukarı kesinleşmiş bulunuyor. Aynı saatlerde ve yerde YPG ile IŞİD arasında çok sert çatışmaların olduğu; Diyarbakır'dan sürekli uçakların havalandığı bilgisi var.
Bu durumda yarın herkes en yakınındakilere haber verip meydanlara yığılmalı ve oturma eylemine başlamalı.
Şu an hiç bir zaman olamayacak istisnai bir korelasyon oluşmuş durumda. MHP ve CHP meclisteki direnişinde HDP'nin yanında yer alıyorlar. Türk ordusu, YPG'nin izni ve desteği ile IŞİD tarafından kuşatılmış askerlerini kurtarmaya gidiyor.
Eğer Gezi'de olduğu gibi geniş kitleler sokaklara çıkarsa, Türkiye'de gerçek bir devrimci durum oluşabilir.
O olmasa bile en azından bu yasanın geçmesi engellenir ve aynı zamanda Erdoğan ilk yenilgisini tadabilir. Bu bütün politik atmosferi kökünden değiştirir.
Artık yüzde onu aşmak bile eskimiş ve küçük hedefler haline gelir.
22. Şubat 2015 - 03.21
Bir kaç saatten beri Türkiye'de çok önemli gelişmeler yaşanmaya başladı.
1) Mecliste başta HDP milletvekilleri olmak üzere muhalefet güvenlik yasası denen polis devleti yasasına direniyor, oturma grevi yapıyorlar ve sloganlar atıyorlar. KESK de çağrı yaptı. Vekilleri yalnız bırakmayıp Türkiye'nin her yerinde oturma ve protesto gösterileri yapılmalı.
2) Kobani'de. Gelen haberlerden çıkarabildiğimiz kadarıyla Türk devletinin ordu birlikleri YPG ile anlaşarak ve YPG'nin kontrolü ve desteğinde Süleyman Şah Türbesine doğru harekete geçmiş durumda. Bir askerin öldüğü haberi aşağı yukarı kesinleşmiş bulunuyor. Aynı saatlerde ve yerde YPG ile IŞİD arasında çok sert çatışmaların olduğu; Diyarbakır'dan sürekli uçakların havalandığı bilgisi var.
Bu durumda yarın herkes en yakınındakilere haber verip meydanlara yığılmalı ve oturma eylemine başlamalı.
Şu an hiç bir zaman olamayacak istisnai bir korelasyon oluşmuş durumda. MHP ve CHP meclisteki direnişinde HDP'nin yanında yer alıyorlar. Türk ordusu, YPG'nin izni ve desteği ile IŞİD tarafından kuşatılmış askerlerini kurtarmaya gidiyor.
Eğer Gezi'de olduğu gibi geniş kitleler sokaklara çıkarsa, Türkiye'de gerçek bir devrimci durum oluşabilir.
O olmasa bile en azından bu yasanın geçmesi engellenir ve aynı zamanda Erdoğan ilk yenilgisini tadabilir. Bu bütün politik atmosferi kökünden değiştirir.
Artık yüzde onu aşmak bile eskimiş ve küçük hedefler haline gelir.
22. Şubat 2015 - 03.21
20 Şubat 2015 Cuma
Gezi’nin Ruhu, Nuh Köklü’nün Öldürülmesi ve Programsızlık
Ne Köklü, ne Özgecan ne de diğer cinayetlerin ardındaki
gerçek ilişkiler, temeldeki nedenler üzerinde hiç durulmuyor. Hukuk zaten tanımı
ve doğası gereği nedenlerle ilgilenmez; nasıllara bakar. Medya’dan bunu
beklemek, ölü gözünden yaş beklemektir. Medyanın işi ön önemliyi en önemsiz; en
önemsizi en önemli göstermektir.
Örneğin Özgecan Cinayeti’ni yapanların davranışlarının, ardındaki
ilişkilerin hiçbir incelemesi yok. Ama ciddi bir inceleme’de Türkiye’deki devletin
yapısına ve nasıl çalıştığına ilişkin tüm pislikleri ortaya çıkaracaktır.
Örneğin Özgecan’ın katilleri, Devletin Faşistlere desteği, Kürdistan’daki Savaş
vs. bağlantılarını hiç araştıran yok. Araştırılma muhakkak bu bağlantılar
ortaya çıkar. Hiç şaşmaz. Bunun ipuçlarını, bu konularla hiç ilgisizmiş gibi görünen
Köklü cinayetinde görelim.
18 Şubat 2015 Çarşamba
Nuh Köklü’nün Öldürülmesi = HDP’li Kadın Vekillere Saldırı = Özgecan Cinayeti
“Yeldeğirmeni Dayanışması'ndan dostlarıyla
Yeldeğirmeni'nde bir kafe açmak istiyordu Nuh, ben de orada yemek yapacaktım,
birlikte mutluluk yaratacaktık, başka türlü bir şey yaratacaktık...
Eski "askı" sistemini getirecektik
kafemize... Yemek yiyenler bir de "askı"ya para bırakacaklardı parası
olmayanlar da yemek yiyebilsinler diye... Mekân olarak bizim de
"askı"larımız olacaktı... Kobane için, sokak çocukları için, şiddet
mağduru kadınlar için...
Rüyalarımız vardı...
Sevdiği bir kadın vardı, onu çok seven...
Canım arkadaşım bir kadın...
Kartopu oynarken öldürüldü, kartopu oynarken
o güzel kalbinden bıçaklandı...
Ölürken son sözü: "Ne olur bu bir rüya
olsun.." olmuş Nuh un...
Ne olur bu bir rüya olsun...
İçim parçalanıyor...
Arkadaşı R. Mine’nin Facebook Paylaşımı’ndan
15 Şubat 2015 Pazar
16 Yıl Önce Bugün Öcalan Kaçırılmıştı
16 Yıl Önce bugün Öcalan Kaçırılmıştı ve herkes Öcalan’ın ve
Kürt hareketinin bittiğinden söz ediyor; ondan uzak duruyordu. Bugün ise
gelinen yer ortada. Biz ise o zamanlar günü gününe, hatta saati saatine
yazdıklarımızda bugün olacakları öngörüyorduk.
Öcalan’ın kaçırılışının veya “Komplo”nun bu yılında o zaman
yazdıklarımızdan yaptığımız bir derlemeyi tekrar yayınlıyoruz.
Aşağıda ilk yayınlamamızın sunuşunu ve Öcalan’ın kaçırıldığı
saatlerde yazdığılız yazıyı bir fikir vermek üzere koyuyoruz.
Kitabın tamamını ücretsiz olarak aşağıdaki köprüden EPUB,
MOBİ, PDF formatlarıyla indirebilirsiniz. Bilgisayarınızda, tabletinizde veya
e-kitap okuyucunuzda okuyabilirsiniz.
https://yadi.sk/d/k3PlQbfhegUQX
https://yadi.sk/d/k3PlQbfhegUQX
13 Şubat 2015 Cuma
Seçimler ve HDP
(Son yazıyı 10 Ocak’ta
yazmışız. Bugün 13 Şubat. Bir ayı aşkın bir süre geçmiş. Aslında artık günlük
politik gelişmeler üzerine yorumlardan ziyade uzun vadeli, kalıcı bazı kitap
çalışmalarına girmeyi planlıyordum. Ama öyle görülüyor ki en azından
Haziran’daki seçimlere kadar bu mümkün olmayacak. En çok tartışılan ve
konuşulan konudan başlayalım.)
Yüzde 9,8 aldıktan sonra HDP’nin parti olarak girmemesi, kendini
inkâr olurdu.
Ayrıca Özgürlük Hareketi hedeflerini Tüm Ortadoğu’daki gelişmelere
göre belirleme durumundadır. Türkiye’deki gelişmeleri de Ortadoğu bağlamında
almak durumundadır. Bu hareket stratejisini ufku AKP’yi engellemekten öte bir
şey görmeyenlerin perspektifiyle strateji ve taktiklerini belirleyemez ve
belirlememelidir.
Parti olarak katılma Kürt Özgürlük Hareketine öncelikle, kendi
rezervlerini harekete geçirme olanağını sunar ve bunun gerekliliğini dayatır.
Mısır Devrimi Yazıları (Uzaktan Yorumlar)
(Kitap PDF, EPUB ve MOBI formatlarında şuradan indirilebilir: https://yadi.sk/d/xzcGWDAEeeA5D )
Sunuş
Yazılar
aşağıda, okununca çok kısıtlı bilgiye ve neredeyse dakkası dakikasına yorumlar
yapmamıza rağmen çok büyük bir yanılgı yoktur. Aksine olayların alacağı biçim
önceden görülmüştür. Ordu’nun en azından tarafsızlığı ile devrime biraz ebelik
yapar gibi olmasının, ilerde bu devrimin en büyük zaafı olacağını öngörmüştük.
Diğer
yandan Müslüman (Alandan gelen Allahu ekber sesleri) ve Mısır milliyetçisi
(Mısır Bayrakları) niteliğinin onun en büyük zaafı olduğu da öngörülüyordu.
10 Ocak 2015 Cumartesi
Arianne İpliği
Şu olaylar mahşerinde yol bulmak, Minotaur’un yaşadığı
mağaradan çıkmaktan daha zor değildir.
Sadece biraz hafıza tazelemek yeter.
Alfabeden başlayalım.
1)
“İnsanların varlıklarını düşünceleri değil;
düşüncelerini varlıkları belirler.”
Bunu daha açık, net ve günümüz olaylarını anlamaya daha uygun olarak şöyle
formüle edebiliriz: toplumda durumu ve çıkarları farklı insan grupları vardır.
Bunların düşünce ve davranışlarını her şeyden önce bu konum ve çıkarlar
belirler.
2)
“Eğer insan çıkarlarına aykırı olursa
matematik aksiyomlar bile tartışma konusu olur.” Yani insanların şu
veya bu “ideoloji” veya “dinden” veya “bilimden” olması, konum ve çıkarını, o ideoloji, bilim, din vs.
içinde artiküle etmeyi, gerekçelendirmeyi, rasyonel ve ahlaki göstermeyi, savunmayı
ve bunun için bir sistem kurmayı engellemez.
8 Ocak 2015 Perşembe
Paris, Kobane, İstanbul
Paris, gelişmiş zengin ülkelerdir, Avrupa’dır, Amerika’dır.
Kobane, Kürt Özgürlük Hareketidir ve Ortadoğu’dur.
İstanbul, Türkiye’nin gizli başkenti; ekonomi ve kültürün
merkezi, ama her şeyden önce Ortadoğu’daki en büyük ve yoğun işçi sınıfının
bulunduğu şehirdir.
Ve şehirler modern toplumun sinir merkezleri, düğümleridir.
Nasıl bir ülkeye piyade girmeden o ülke ele geçirilmiş sayılmazsa;
kırlara ve dağlara egemen olmak yetmez; büyük şehirler feth edilmediği sürece zafer
kazanılmış olamaz. Büyük şehre girmek, hatta onu ele geçirmek bile onu feth
etmek değildir. Şehirler kendilerini feth edenleri feth ederler. Osmanlı ya da
Fatih İstanbul’u değil; İstanbul Osmanlı’yı ya da Fatih’i feth etti. Bir tarihte
Amerika’ya karşı zafer kazanan Vietkong ve Kuzey Vietnam’ın Saygon’u aslında hiçbir
zaman feth edemediğini okumuştum. Sonunda Saygon Vietnam’ı feth etti.
7 Ocak 2015 Çarşamba
1985’te Avrupa’da Çıkan Ne Yapmalı Dergisinin Birinci Sayısında Çıkan Yazılar
1984 yılında Avrupa’da sürgün yaşamına başaldığımazda oradaki Türkiyeli göçmen işçilere yönelik çalışmalarımız olmuştu. Bu çerçevede üç sayı çıkabilen Ne Yapmalı adlı bir dergi çıkarmış ve bu derginin telif yazılarının neredeyse hepsini, değişik imzalarla yazmıştık.
Aradan neredeyse otuz yıl geçti. Bu yazılar hem sosyalist hareketin Avrupa’daki tarihine ilişkin bir belgedirler; hem de bizim entelektüel evrimimizin bir noktasını işaretlerler. Ama aynı zamanda okunduğunda görüleceği gibi, temelde yanlış değildirler ve hala belli bir güncelliği içerirler.
Bu birinci sayıdaki yazılarımızın başlıkları şunlardır:
Aşağıda bu yazılar yer alıyor. Bu yazılarımızın yer aldığı Ne Yapmalı’nın birinci sayısı hem PDF hem de EPUB formatıyla şu adresten indirilebilir: https://yadi.sk/d/jAa64uHhdpTE3
Bu sayıda ayrıca Ernest Mandel ve Daniel Ben Said’in Ernst Bloch’un “Umut İlkesi” kitabı bağlamında çok önemli iki yazısı da bulunmaktadır. Bu yazılar eklerden veya indirilen dosyalardan okunabilir.
Demir Küçükaydın
07 Ocak 2015 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)