31 Ocak 2018 Çarşamba

Afrin’in Gölgesinde Tet Saldırısı – 68’in Ellinci Yılı

Bu yıl aynı zamanda 1968’in de ellinci yılı.
68’i herkes duymuştur ve bilir. Şimdi yetmişine dayanmış ve işi bitmiş benim kuşağım 68 kuşağı diye bilinir.
Ama 68’in 30 Ocak’ta (yani dün) Vietnam’da Tet Saldırısı’yla başladığını hatırlayan ve bilen pek yoktur. Bu yıl Tet Saldırısı üzerine hemen hiçbir şey çıkmadı dense yeridir. 68 üzerine yazılar muhtemelen Mayıs ayında, yazılacaktır. Ama 68 aslında 30 Ocak’ta başlayan Tet Saldırısı’yla başlamıştı.
30 Ocak 1968’de Vietnam’daki Budistlerin yeni yıl (Tet) tatilinde seksen bin Vietkong gerillası ve kuzey Vietnamlı savaşçı, yüze yakın yerde aynı anda bir saldırı başlatmıştı ABD’ye ve onun desteklediği Güney Vietnam diktatörünün ordusuna karşı. Amerikan Elçiliğine bile saldırılmıştı. Bu saldırı bütün dünya tam bir şok yaşamıştı. Bu saldırının şokuyla beş ay sonra Londra. Berlin, Paris, İstanbul’da üniversitelerde ayaklanmalar başlayacaktı.

29 Ocak 2018 Pazartesi

Afrin Savaşına Karşı Çıkan Berlinli Türklerin Girişiminin Anlamı ve Önemi

Bir hafta önce, Afrin saldırışı başladığında bir avuç Berlinli Türkiyeli solcu, sosyalist veya demokrat başka bir vesileyle (Selahattin Demirtaş’ın tekrar başkan olmasını talep etmek ve desteklemek için) buluşmuşlardı.
Afrin saldırısı başladığından, esas buluşma konusunu bir yana bırakarak Türk devletinin başlattığı savaşa karşı neler yapabileceklerini konuştular ve önce daha geniş bir toplantı hazırlamaya karar verdiler.
Buraya kadar özel, üzerinde durmaya değer bir durum yok.
Ama toplantıda daha geniş toplantının çağrısının hangi özne adına yapılacağı konuşulunca, epey bir tartışmadan sonra “Berlinli Türkler” olarak yapılmasına karar verildi.
Ve çağrı “Berlinli Türkler de Afrin Savaşı’na karşı çıkıyor” başlığıyla yapıldı.

27 Ocak 2018 Cumartesi

Genelkurmay Bildirisi, Devletin Gazetecileri ve Dünya Basını Afrin’de Bataklığa Saplanıldığını İtiraf Ediyor

Önce şu haritalara bakalım. Haritalar bağımsız kaynakların. Birisi de Türk Orusunda önceden subay olarak bulunmuş doktora yapmış entelektüel bir akıl vericisi olan metin Gürcan’dan. Haritalar Afrin’e saldırının Sekizinci günde Türk ordusunun alabildiği yerleri gösteriyor. (Bu haritalardan bazıları Türkiye’de fiilen yasaklanmış bulunuyor)
Şimdi bu haritalara bakarak az önce gazetelerde yayınlanan Genelkurmay bildirisini okuyalım:
Devletin gazetesi Hürriyet’te Uğur Ergan imzasıyla “TSK'dan son dakika Afrin açıklaması: İşte bir haftanın bilançosu” başlığı altında verilen haberi olduğu gibi aktarıyoruz:
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’de devam eden Zeytin Dalı Harekatı bugün  bir haftayı doldurdu. TSK’dan yapılan haftalık bilgilendirme açıklamasında, harekatın bir haftalık bilançosu da  belli oldu. TSK’nın açıklamasına göre Zeytin Dalı Harekatı’nın bir haftalık bilançoşu söyle:

26 Ocak 2018 Cuma

Türk Haber Kaynakları Afrin’deki Fiyaskoyu İtiraf Ediyorlar

Aşağıda Wikipedia’nın Suriyede’ki güçlerin hakim olduğu alanları, savaş noktalarını detaylı olarak açıklayan bir haritası yer alıyor. Yıllardır Suriye’deki savaşa ilişkin en güvenli bilgilerin alınabileceği tarafsız bir kaynaktır. İnternet adresi şöyledir:
İşte bu haritada ne görüyoruz?
Saldırının başlamasından beri bir hafta geçmiş olmasına rağmen, NATO’nun ikinci büyük ordusu olan Türk ordusu ve onun mayın eşeği olan cihatçı çeteler (Türkiye’nin sözüm ona laik ulusalcılarını bu cihatçılarla aynı safta dövüşmek hiç rahatsız etmiyor)  sadece üç dört noktada derinliği birkaç kilometreyi aşamayan birkaç küçük cebi ele geçirebilmiş bulunuyor.
Haritada görüldüğü gibi, Türk basınının yansıttığının aksine ortada bir askeri başarı değil, bir fiyasko bulunmaktadır.
Düşünün ki, Afrin şehri ve civarı eni boyu 30-40 kilometreyi aşmayan, nüfusu 700.000 ila 1.000.000 milyon arasında, Türkiye’nin orta boy bir kasabasından daha büyük bir yer değildir.
Buna rağmen NATO’nun yarım milyonluk ikinci büyük ordusu tüm uçakları, tankları, zırhlıları, topları, helikopterleri, mayın eşekleri olarak kullandığı cihatçılara rağmen neredeyse hiçbir askeri başarı bile kazanabilmiş değildir. Bütün propaganda boştur.

Demirtaş’ın Tekrar Eş Başkan Seçilmesi İçin İmza Kampanyaları Hakkında Son Bilgiler

Afrin’e saldırı nedeniyle son günlerde ilgilenemediğimiz Demirtaş’ın başkan seçilmesiyle ilgili imza kampanyasına katılıma ilişkin en son bilgiler.
HDP Demokrasi Platformu’nun başlattığı imza kampanyası şu ana kadar 4472 imza almış durumda. Afrin saldırısının bütün dikkatleri üzerinde toplaması nedeniyle son günlerde konu gündemden uzaklaşmış ve unutulmuş bulunuyor. Bu nedenle normal koşullarda 5000 hedefine ulaşmak işten bile değilken buna ulaşılabilmiş değil. Lütfen imza kampanyasına katılarak en az 5000 imzayı toplayalım ki kongreye en az 5000 imzalı bir teklif sunulabilsin.
Bu kampanyayı imzalamak için şu linki tıklayınız:

25 Ocak 2018 Perşembe

Davut Golyat’a Karşı – Türk Ordusu Niçin Yenilecek?

Ahdi Atik (Tevrat) yüzlerce yıl boyunca Musevi din adamları tarafında o günün ihtiyaçlarına göre yazılmış metinlerdir.
O din adamları ki, hazreti İsa’nın egemenliklerine isyan ettiği ve İsa’yı Romalı valiye gammazlayıp çarmıha gerilmesine yol açanlardır.
Hazreti İsa da, Hazreti Muhammet de din adamlarına karşı savaşmışlar, din adamlığını reddetmişlerdir ama kurdukları dinler yine o din adamları tarafından (yani devletler tarafından) karşı devrimlerle ele geçirilmiştir.
Uygarlık öncesinde tarihsel tecrübeler ve bilgi birikimi öyküler, söylenceler yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılır. Her öykü, her mesel, her kıssa özünde altın değerinde bir tecrübenin imgelerle sonraki kuşağa aktarılmasıdır.
Bunlardan biri de sonucu kuvvetin değil, zekanın, cesaretin, cüretkarlığın ve kıvraklığın belirleyebileceğidir.
Ahdi Atik’te (İncil ve Kuran’da da) bu ders Davut ve Golyat öyküsünde anlatılır.

24 Ocak 2018 Çarşamba

Savaşa Karşı Zaman ve Ağ (Net) Yoldaşlar

Savaşa Karşı Zaman ve Ağ (Net) Yoldaşlar
İslamcı Faşist Erdoğan ve Türkçü Faşist Ergenekon ittifakı, var olabilmek ve kanlı egemenliklerini sürdürebilmek için son çare olarak, Suriye’nin tek yıkılmadan kalmış beldesi olan Afrin’e karşı bir savaş başlatmış bulunuyor.
Kader ortaklığı yapmış bu faşistler, Afrin’i işgal edip, orada yaşayan bir milyona yakın insanı öldürüp, sürüp, Türkiye’de yetiştirdikleri cihatçıları onların yerine yerleştirmeyi planlıyorlar.
Örneğin Hatay’da İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Altınözü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne Afrin talimatı yollandı. Altınözü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün okul müdürlerine, onların da öğretmenlere ilettiği mesajda şu ifadeler yer aldı:
“İl müdürümüzün emridir. Afrin temizlendikten sonra yeni bir oluşum olacaktır. Arapça bilenler öncelikli olmak üzere Afrin’de Türk Milli Eğitim Sistemi nezaretinde orada gönüllü çalışacak Türk öğretmenlere ihtiyaç vardır. Tüm okul müdürlerimiz kendi öğretmenlerine ulaşıp olumlu ya da olumsuz Şube Müdürü Mahmut Sabah’a yarın akşama kadar haber vermesi gerekmektedir. İhmal etmeyiniz.”

22 Ocak 2018 Pazartesi

Afrin’de Türk Ordusu Yenilecek Erdoğan Gidecek (İlker Başbuğ’un Söyledikleri Işığında Afrin Saldırısının Akıbeti)

Eceli gelen it cami duvarına işer” derler. Afrin Kürtçe’de “mübarek (kutsanmış) yaratma (yaratılış)” anlamına geliyormuş.
Kutlu, mübarek Afrin’e, Suriye’nin savaşta yıkılmamış, bir barış vahası olarak kalabilmiş bu tek beldesine saldırmak cami duvarına işemektir.
Erdoğan’ın sonunu Afrin getirecektir.
Ama sadece Erdoğan’ın değil.
Laik Türk ordusu” Erdoğan isimli İslamcı faşistle ittifak yaparak he kendi bindiği dalı kesti, hem de kaderini onun kaderiyle birleştirdi.
Bu da şu olanağı ortaya çıkarmaktadır: Erdoğan’ın sonu, bu ta Sümerlerden beri gelen Şark despotluğunun, bu askeri, bürokratik oligarşinin de sonu olur.
Bakmayın medyanın psikolojik savaş haberlerine. Gerçekte kendileri de bunun farkındalar ve tam anlamıyla bir kumar oynadıklarını biliyorlar.

19 Ocak 2018 Cuma

Yapı ve İşlev Kategorileri Işığında HDP’nin ve Demokrasi Mücadelesinin Sorunları

HDP’nin örgüt olarak sorunları yapısaldır.
Yani kişilerin değişmesiyle değişmezler.
Bu nedenle Demirtaş’ın başkan kalması veya gitmesi politik olarak doğru veya yanlış olabilir ama hiçbir sorunu çözemez.
Yani HDP’nin tüzüğü, yani üyelerinin, organlarının yapılanışı ve ilişkileri, kendisine kategorik olarak yüklediği görevleri (demokrasi mücadelesini yürütmek ve kazanmak, demokratik bir parti olmak, kolektif liderlik vs.) gerçekleştirmeye uygun değildir.
Çekiçle yemek yiyemezsiniz. Kaşıkla çivi çakamazsınız. Araçların yapıları ve işlevleri arasında kopmaz bir ilişki vardır. Örgüt veya Parti denen şey de özünde bir araçtır. Kendi başına bir amaç değildir.

“Selahattin Demirtaş Tekrar Başkan Seçilmelidir” kampanyasının imzacı sayısı 4331’e ulaştı. Hedef ilk elde 5000.


Selahattin Demirtaş Tekrar Başkan Seçilmelidir” kampanyasının imzacı sayısı 4331’e ulaştı. Hedef ilk elde 5000. Bunun için imzalayın ve dostlarınıza imzalatın.
HDP Demokrasi Platformu

Kampanyanın muhatabı: HDP Kongresi (11 Şubat 2018) HDP KONGRESİ


17 Ocak 2018 Çarşamba

Afrin

Bundan neredeyse yarım yüzyıl önce 1969’un son aylarında gerilla savaşanı öğrenerek Türkiye’de yeni bir Vietnam yaratıp, Vietnam halkının sırtındaki yükü hafifletmek ve aynı zamanda Amerikan Emperyalizmi ve onun Orta Doğudaki bekçisi İsrail Siyonizm’ine karşı o zamanlar en Marksist olduğunu düşündüğümüz, referansımız olan Denizlerin de gittiği,   Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’nde  savaşmak için Suriye’ye giderken Afrin’den geçmiş ve birkaç geçe nezarette tutulmuştuk.
O zamanlar bir gün gelip Afrin’in bir gün gelip dünyada bütün projektörlerin odaklanacağı bir yer olacağı aklımızdan bile geçmezdi.
Bugün Türk ordusu eğer Afrin’e saldırırsa muhtemelen herkesin isimlerini ezberleyeceği Zimnara (Adı tam doğru yazamamış veya hatırlayamıyor olabilirim) köyünde tutuklanmış, sonra Cinderes (nahiye gibi) üzerinden Afrin’e götürülmüş, orada birkaç gece polis karakolunda kaldıktan sonra da Halep’e götürülmüştük.
Yani Türk devletinin eğer Rusya’dan izin alırsa, Afrin’e saldırısının izleyeceği yollardan geçmiştik.
Dört buçuk ay sonra dönerken de yine Halep üzerinden şimdi Türk ordusunun işgal ettiği Cerablus’tan Kargamış’a geçerken yakalanmış, sonra da Antep’te işkenceli sorgulardan geçmiştik.

16 Ocak 2018 Salı

Selahattin Demirtaş’a Açık Mektup

Değerli Demirtaş,
Dün sabah internette şöyle paylaşımlar görülmeye başlandı:
·         “Eş Başkan adaylığım konusunda öneri yapan bütün partililerimize içten teşekkürlerimi sunuyorum. Ancak adaylığım ile ilgili imza kampanyası vs yapmak doğru olmaz. Çünkü ben aday olmak istesem bunun önünde ne resmi ne de fiili engel yoktur.
·         Partililerimizin ve dostlarımızın bu dayanışmasını saygıyla karşılıyorum. Ancak kongreye doğru giderken, güçlü kongre hazırlıklarına zarar verdiğinin de bilinmesini istiyorum.
·         Sizlerden, güçlü alternatif Eş Başkan önerileri ile birlikte, partinin politikalarına yönelik öneriler beklediğimi özellikle belirtmek istiyorum. Hepinize selam ve sevgilerimi iletiyorum.” (abç)
Paylaşımların kaynağını araştırınca, sizin Twitter hesabınıza dayandığı ve muhtemelen sizin isteğiniz üzerine yayınlandığı anlaşıldı.

15 Ocak 2018 Pazartesi

Barış Ünlü’nün “Türklük Sözleşmesi” Vesilesiyle Irkçılık ve Milliyetçilik Üzerine Bazı Hatırlatmalar

Barış Ünlü’nün yeni yayınlanan “Türklük Sözleşmesi” kitabı vesilesiyle yaptığı söyleşi, Gazete Duvar’da “Barış Ünlü: Kürtler ırkçı olamaz çünkü ırkçılık bir sistemdir” başlığı ile yayınlandı.
Söyleşi tam da Hasip Kaplan ve Sırrı Süreyya’nın sözlerine denk geldiği için (belki de tam bu sözler üzerine bu söyleşi bilinçli olarak seçilmiş te olabilir, bilmiyoruz) epeyce ilgi topladı ve paylaşıldı.
Yazıyı okuyunca kitabı da getirtirip iyice bir barı Ünlü’nün kitabını ve tezlerini iyice ele alıp inceleyerek bir eleştiri ve değerlendirmesini yapalım diye düşündük. Bunu yapmayı hala düşünüyoruz.
Ancak Türkiye’de olaylar öylesine hızlı akıyor ki, herkesin gündeminde olduğu ve tartıştığı sırada bir şey yazmadıysanız, tren kaçmış oluyor. Ondan sonra ağzınızla kuş tutsanız kimse sizi dinlemez.

13 Ocak 2018 Cumartesi

HDP Yönetimi Demirtaş’ı Tekrar Seçmemeye, Kongreyi Bile Beklemeden, Karar Vermiş

HDP yönetimi aslında Demirtaş’ı her ne olursa olsun, (usulen olsun kongreyi bile bekleme zahmetine katlanmadan) seçmemeye karar vermiş.
*
Ancak, kanıtlara geçmeden önce onların anlaşılması için, yeni kuşaklar az çok demokratik bir örgüt nasıl bir şeydir bilmedikleri için, birkaç temel bilgi.
Kongreler, delegelerin, tamamen açık tartışmalarla, engellenmemiş karar tasarıları ve önergelerle, bireysel olarak fikirlerini oluşturdukları ve oylamalarla kararlarını verdikleri en yüksek organlardır. Ama bu teoride böyledir.
HDP Kongrelerinin hiçbiri böyle değildir. HDP Kongreleri özünde medyatik gösterilerdir. (Ve bu durum o sözde sosyalist Türk bileşenleri nedense hiç rahatsız etmez.)
Çünkü “bileşen hukuku” ile güya “konsensus” ile kararlar alınırmış.
Bu kılıfına uydurulmuş ifadenin anlamı şudur: kararlar Kongreden önce arka plandaki pazarlıklarda alınır.

Demirtaş’ın Sözleri Nasıl Tahrif Ediliyor? (Basının Manipülasyonları)

Bugün Demirtaş’ın gazetelerde yayınlanan sözleri örneğinde, somut olarak, basının ve HDP çevrelerinin her şeyi nasıl anlamsızlaştırdığını, içini boşalttığını ve somut bir politik tartışmada manipülasyon yaptığını görelim.
Bilindiği gibi bir süre önce, Demirtaş aday olmayacağını söyledi. HDP organları ve yöneticileri ve keza Kürt hareketinin görüşlerini yansıtan diğer yayınlar, bunu sanki Demirtaş’ı başkanlıktan çekilmeye karar vermiş gibi yansıttı ve muhtemelen öyle görmek isteği için öyle yorumlayıp yeni başkan arayışlarına girdi.
Biz bunun üzerine şu tezleri savurduk:
1)      Bir devrimci, bir demokrat olmayı bir yana bırakalım, her dürüst ve sağlıklı düşünen insan hapse girdiğinde veya erken ölecekse örneğin, eşine kendisinden ayrılmasını ve kendisine bağımlı olmayan bir hayat kurmasını önerir ve de önermelidir.
Önermelidir ki diğer taraf eğer bir sorumluluk alacaksa bunu kedi özgür irade ve kararıyla yapsın.

12 Ocak 2018 Cuma

Demirtaş’ın Başkanlığını Destekleyen Girişimlerde Son Durum (2) 12.01.2018 10:18

Dün Demirtaş’ın başkanlığını destekleyen kampanyalar hakkında bilgi vermiştik. (Dünkü bilgiye buradan ulaşılabilir.)
Bugün bilgileri güncelleyelim.
Birbirinden bağımsızca ve habersizce başlamış bizim tespit edebildiğimiz dört kampanya var.
-1-

HDP Demokrasi Platformu”nun başlattığı, en çok kişinin imzaladığı ve muhatabı ve hedefi açıkça tanımlanmış kampanya bu. Şu ana kadar 2170 kişi imzalamış.
Kampanyanın muhatabı:
·         HDP KONGRESİ 11 Şubat 2018
Kampanyanın Talepleri:
·         Selahattin Demirtaş HDP kongresince tekrar başkan seçilmelidir.
·         Bunun için Selahattin Demirtaş'ı başkanlığa öneriyoruz.
·         Ayrıca oylamanın kapalı oy açık sayım ile yapılmasını da öneriyoruz.
İmza Kampanyasına katılmak için adres:

11 Ocak 2018 Perşembe

Demirtaş’ın Başkanlığını Savunan Girişimler

Demirtaş’ın başkanlığını savunan girişimler birbirinden bağımsızca ve habersizce ortaya çıkıyor.
Aklın yolu birdir derler.
Birbirinden bağımsız ve muhtemelen habersiz (çünkü üçüyle ilgili bilgiler de aynı sıralarda geldi)  Demirtaş’ın başkan kalmasını savunan üç girişim başlamış
*
Birincisi bir açık mektup ve imza kampanyası biçiminde, başlatanlar olarak Gencey Gürsoy, Oya Baydar ve Gürhan Ertur’un imzaları var.
Metni şöyle:

Demirtaş Başkan Olarak Kalmazsa HDP Biter

Öyle görünüyor ki HDP’nin yönetim organları gelen eleştirileri dikkate bile almadan Selahattin Demirtaş’ı Başkan olarak bir daha seçmemekte anlaşıyorlar. Buna karar vermişler bile. Artık bunu nasıl kitabına uyduracaklarının planlarını yapıyorlar. Bürokratik bir vurdumduymazlıkla ifade edilen çeşitli görüşler bunu gösteriyor.
(İşin kötüsü, Hasip Kaplan’ın twitleri Demirtaş’ın başkan kalması ve tekrar seçilmesinin politik önemine ilişkin tartışmalardan kaçmaları, için HDP yöneticilerine iyi bir vesile sundu. Bu vesileyle şuna da dikkati çekelim. Hasip Kaplan da twitinde Demirtaş’ın başkanlıktan uzaklaştırılmasına değil, bir Türk’ün getirilmesine itiraz ediyordu. Çünkü Kürt ulusalcıları aslında Öcalan’ın projesi olan, Türkiyelileşme, yani Türklerin ezilenlerini de kazanma stratejisine düşmandırlar ve bu projenin bir ütopya olmadığını gösteren ve güler yüzü olan Demirtaş’tan rahatsızdırlar.)
Örneğin bugün Cumhuriyet’te şu haber var:
“HDP'de tutuklu eş genel başkan Selahattin Demirtaş’ın koltuğu için yeniden aday olmayacağını açıklamasının ardından yeni isim arayışına girildi. Adaylık için isimlerden geçen birisi de deneyimli siyasetçi Ahmet Türk.”

8 Ocak 2018 Pazartesi

Demirtaş’ın Başkanlığı “İsim Tartışması” Değil; Bir Politika Tartışmasıdır

HDP organları Selahattin Demirtaş’ın tekrar başkanlığa seçilmesi sorununu bir “kişi sorunu” olarak ele almaktadır bir politik sorun olarak değil.
Ve bunu. Selahattin Demirtaş’ın başkanlığa tekrar seçilmesini öneren ve tartışanları, bir kişi sorunu tartışması yapmakla suçlarken itiraf etmektedirler.
Kaldı ki sadece “kişi sorunu” olarak da görmüyorlar, örgütün ve politikanın açılması için temel şartın Demirtaş’ın yerine başkasını başkan seçmek olduğun düşünüyorlar ve bunu açıkça yazıyorlar. İşin kötüsü ne dediklerini ve sözlerinin nereye gittiğini bile bilmiyorlar.
Somut olarak görelim.
Önce bir kısa hatırlatma yapalım, önceki yazımızın temel tezi, Demirtaş’ın tekrar seçilmesinin hukuki veya örgütsel bir sorun veya kişi sorunu olmadığı, politik bir sorun olduğu idi.

7 Ocak 2018 Pazar

Münir Özkul’un Ardından Şabanların Sonuncusu Gider Receplerin Diktatörlüğü Gelirken

Münir Özkul’un gidişi aynı zamanda bir dönemin sembolünün gidişi, bir dönemin bitişi anlamına geliyor.
Geçenlerde bir programda Bekir Ağırdır, tamı tamına öyle olmayabilir ama anlamca, “Şabanlar Recep İvedikleşiyor” diyerek toplumun kültüründe, değerlerinde, psikolojisindeki değişmeyi ve çürümeyi bu çok bilinen iki imgeyle özetleyivermişti.
Bir resim bin sözden çok daha fazlasını anlatır derler, bir imge de bin kavramdan da daha çok şey anlatır bazen.
Belli tiplerin, müziklerin, sembollerin, giyinişlerin, sözcüklerin belli dönemlerde tutması, onların, toplumun derinliklerinde yaşanan değişmelerin yüzeye vuran izleridir.
Türkiye’de 1960’larda başlayan, 12 Mart döneminde kısa bir yenilgi yaşasa da, 1980’e kadar süren, aşağı yukarı yirmi yıllık bir devrimci kabarış, geniş ezilen kitlelerin bir politizasyonu ve radikalleşmesi yaşandı.

6 Ocak 2018 Cumartesi

Selahattin Demirtaş Tekrar Başkan Seçilmelidir

İki gün önce Selahattin Demirtaş’ın 11 Şubat’ta gerçekleşecek olan HDP kongresinde aday olmayacağına dair partiye ve kamuoyuna yazdığı mektup açıklandı.
Lafı hiç uzatmadan söyleyelim.
Demirtaş’ın bakanlığı sorunu hukuki ya da örgütsel bir sorun değil, politik bir sorundur.
Politik sorunlar da politik mücadelenin hedefleri ve yöntemleri olarak tartışılırlar ve tartışılmalıdırlar.
Aşağıda temellendirmek üzere talebimiz ve görüşümüz, bu konuda görüşünü hemen açıklayan Recep Maraşlı’nın da dediği gibi, Demirtaş’ı kongrede (kimsenin oyuna karışamayız ama mümkün ise oy birliğiyle) tekrar başkan seçip, ayakta alkışlamak gerekir.
Doğru politik tavır bu olabilir.

4 Ocak 2018 Perşembe

Paris katliamının Üzerindeki Perde Kalkarken - O Dönem Sakine Cansız'ın Ardından Yazılmış Bir Yazıdaki Öngörüler

Sakine Cansız ve arkadaşlarına yapılan suikastla ilgili belgeler ortaya çıkıyor ve MİT'in Türk devletinin bir projesi olarak suikastın planlandığı aynı zamanda Fransa'nın bu cinayetin üstünü örttüğü giderek açığa çıkıyor. Biz o zamanlar yazdığımız bu yazıda görüldüğü gibi, Öcelenle görüşmeleri MİT'in yapmasının, devletin olaya politik bir barış süreci olarak değil bir tasfiye ve savaş hareketi olarak baktığının kanıtı olduğunu belirtmiştik ve o zaman bu görüşümüze tepkiler gelmişti. Şimdi bizim tamamen tümden gelimle yaptığımız tahminlerin doğruluğu kanıtlanmış oluyor
4. Ocak.2017

Bir Devrimin Eşiğinde (11) – Harari’nin “ Sapiens”inin Eleştirisi (3) – HDP ve Harari’nin Ortaklıkları

Bizim Harari’yi eleştirilerimiz özünde ele alınan olgulara değil, o olguları açıklamak için kullanılan yönteme, teoriye ilişkindir.
Harari’yi bir eleştiri konusu yapmamızın nedeni de, gerek yeni kuşakların gerek bir zamanlar iyi kötü Marksizmle haşır neşir olmuş eski kuşakların aynı yöntemsel ve teorik yanlışlarla malul olmalarıdır.
Bu bilmeme ve unutmuşluğun sonucu bizim yazdıklarımızla Harari’nin yazdıkları arasında bir yakınlık, bir özdeşlik görmektedirlerr.
Biz, Harari’nin görüşlerini eleştiri konusu yaparak aslında hem Toplum ve hareket yasaları üzerine zerrece kafa yormayan yeni kuşakları, hem de bir zamanlar az çok böyle bir kavrayışla düşünüp hareket etmelerine rağmen bildiklerini unutmuş eski kuşakları, ortak temel yanlışları üzerinden eleştirmeye onların temel yanlışlarıyla mücadele etmeye çalışıyoruz.

3 Ocak 2018 Çarşamba

Bir Devrimin Eşiğinde (10) – Harari’nin “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens”inin Eleştirisi (2)

Harari kitabının ilk bölümünde insan türünün evriminin kimi sorunları hakkında birtakım açıklamalar yapıyor.
Bir Devrimin Eşiğinde” yazı serisini okuyanlar bilirler ki, biz de bu serinin önceki bölümlerinde, yine aynı evrimin bir kronolojisini yapmış ve bu evrimin kimi sorunlarına bazı açıklamalar getirmiştik
Son verilere dayanarak bu kronoloji yuvarlak rakamlarla şöyledir.
3,5 milyon yıl önce ilk taş “alet”lerin kullanılmaya başlandığı, kemiklerin kırılıp iliklerinin çıkarıldığı görülüyor. Meşhur Lucy veya diğer deyişle Australopithecus böyleydi.[1] (Elbette şunu veri olarak kabul etmek gerekiyor: Australopithecus var olan benzeri türlerden sadece biriydi. Ama biz kolaylık olsun diye, en meşhur örneği belirtmekle yetiniyoruz.) Yani Dik duran, taş el baltasını ve sopayı cansız bir organ olarak kullanabilen insan ve maymun arasındaki tür diyelim buna. (Kimileri Australopithecus ve benzerlerini bir insan türü olarak kabul etmiyor.)

1 Ocak 2018 Pazartesi

Bir Devrimin Eşiğinde (9) - Harari’nin “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens”’inin Eleştirisi (1)

Yuval Noah Harari (1976 Hayfa) Kudüs Hebrew Üniversitesinde, İsrailli bir tarihçi. “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens” isimli, kırktan fazla dile çevrilen ve “evrensel tarih” diye vaftiz edilen kitabı, dünya çapında en çok satanlar listelerine girdi.
Biz de İbni Haldun, Marks-Engels, Kıvılcımlı, Troçki’lerin “evrensel tarihçi”liğinin bir izleyicisiyiz. Çünkü Marksist olmak “evrensel tarihçi” olmayı gerektirir. Marksizmin konusu toplum ve toplumun hareket yasalarıdır. Marksizm, kimilerinin sandığı veya söylediği gibi bir “dünya görüşü”, bir “felsefe”, bir “ekonomi teorisi” değildir.
(Kaldı ki “dünya görüşü”nün, “felsefe”nin ne olduğu yani toplumsal olgular olarak nasıl tanımlandığı ve tanımlanması gerektiği de ayrıca başlı başına ele alınması gereken bir konudur. “Dünya görüşü” ya da “Felsefe” diye sosyolojik kategoriler yoktur ama açıklanması gereken kendini öyle tanımlayan veya öyle tanımlanan olgular vardır.)
Toplumun hareketinin veya evriminin yasaları tüm toplumların tarihinden, tarihsel olgulardan çıkar. Bu nedenle “evrensel tarihçilik” esas olarak Marksistlerin işi olagelmiştir[1]. Hatta Marksizm’in ilk doğuş çığlığı denebilecek Komünist Manifesto bir “evrensel tarih” denemesi olarak da okunabilir.