24 Aralık 2017 Pazar

Bitcoin’in Ekonomi Politiği (3) – Genel Eşdeğer (Para) Olarak Altın ve Bitcoin

Trampa ya da gelişmiş mübadeleye dayanan bir ekonomide ürünler (kullanım değerleri) doğrudan birbiriyle değiştirildiğinden ortaya bir genel eşdeğer ihtiyacı çıkmaz.
Ancak mübadele genelleştiğinde ve ticaret başladığında çok farklı ürünler arasındaki mübadeleyi gerçekleştirebilmek için bir genel eşdeğer ihtiyacı ortaya çıkar. Artık iki ürünün birbiriyle değişimi değil, sonsuz sayıdaki farklı ürünler arasında değişim söz konusudur.
Bu durumda mübadelelerin eşdeğerlik ilkesine göre gerçekleşebilmesi için bütün metaların mübadele değerlerini ifade edebilen bir meta gerekir.
Genel Eşdeğeri belirleyen şey, karşılığında her türlü metanın satın alınmasını mümkün kılan bir meta olmasıdır.
Genel Eşdeğerin kendisi de bir metadır.
Ve genel eşdeğer olan metanın mübadele (değişim) değeri de, bütün diğer metaların mübadele değeri gibi, üretimi için gerekli sosyal müddet miktarıyla belirlenir.

Bu durumda bütün diğer metaların mübadele değeri bu genel eşdeğer olan meta cinsinden ifade edilir.
Örneğin eski Mısır’da sığır bir genel eşdeğerdir. Mezopotamya’da arpa böyleydi.
Günümüzde hapishanelerde veya Nazilerin konsantrasyon kamplarında Sigara bir genel eşdeğer olarak kullanılmıştır.
Tarihsel süreçte, genellikle bir bölgede en yaygın olarak üretilen ve hayati önemi olan, yani her zaman tüketilebilecek malların genel eşdeğer olarak kabul edildiği görülmektedir. Genellikle hayvancılıkla yaşanan yerlerde hayvanların, tarımla uğraşılan yerlerde tahılların genel eşdeğer olduğu görülür.
Madenciliğin gelişmesiyle birlikte çeşitli madenlerin genel eşdeğer olarak kullanıldığı görülür.
Önceleri işlenmemiş ağırlığı ölçülebilen saf metaller genel bir eşdeğer işlevi görürler.
Daha sonra, M.Ö. 3000 yıllarında devlet bu külçelerin üzerine ağırlıklarını gösteren damgalar vurmaya başlar.
Ancak çok sonra, M.Ö. 700 yıllarında Lidya’da olduğu gibi, bu külçeleri küçük parçalara ayırarak üzerlerine damga vurma fikri doğar, yani Sikke (Akçe) icad edilir.
Böylece daha küçük parçalara ve birimlere bölünmüş madenler ve daha uzak mesafelere kolayca taşınabiliyordu. Bu keşfin kendisi de ayrıca ticaretin yayılmasını kolaylaştırmıştır.
Başlangıçta gümüş, doğada bulunduğu bileşik halinden saf haline getirmek karmaşık işlemler gerektirdiği, buna karşılık altın, doğada saf olarak bulunduğu ve daha kolayca elde edildiğinden, Altın genel eşdeğer olarak kullanılmıştır.
Ancak daha sonra teknikteki gelişmelere bağlı olarak, kolay elde edilebilen altınlar azaldığı veya bittiği, gümüş üretim teknikleri geliştiği için, gümüş de para olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Altın ve gümüşün elde edilmeleri için toplumsal olarak gerekli emek miktarındaki değişmeler, örneğin altın madenlerinin bulunması veya gümüş elde etme tekniklerinin gelişmesi, para tarihinin çok ilginç bir bölümünü oluşturur.
Böylece belli bir noktadan sonra genel eşdeğer olmaktan başka bir kullanım değeri olmayan meta, yani para (akçe) ortaya çıktı.
O halde Para’yı şöyle tanımlayabiliriz: Genel Eşdeğer olarak kullanılmaktan başka bir kullanım değeri olmayan metaya Para denir.
Yani bir metanın para olması için ille de altın veya gümüşte olduğu gibi, bir ziynet eşyası veya örneğin iyi bir iletken metal olması şart değildir.
Somutta elbet altın veya gümüşün böyle kullanım değerleri vardır ama bu kullanım değerlerini gerçekleştirmek için para olmaktan çıkarılmaları, eritilmeleri ve yeniden şekillendirilmeleri gerekir.
Para denen metanın kullanım değeri genel eşdeğer olmasıdır. İnsan ihtiyaçları için değil, metaların alışverişi için bir kullanım değeri olması önemlidir. Bu kullanım değerini ona fiziksel özellikleri kazandırır. Elbet bu fiziksel özellikler başka işlevleri de görebilirler. Ancak bunlar onun asli işlevleri olmaz ve böyle kullanılabilmeleri için para olmaktan çıkarılmaları gerekir.
Örneğin Altın veya gümüş bilezik veya şamdan yapmakta kullanılabilir. Ama bunlar artık altın ve gümüşün aşli işlevi veya kullanım değeri değildirler.
Tabii bu metanın değerini de onun üretimi için gerekli olan toplumsal ortalama emek miktarı belirler.
Bu metanın somut tarihte altın ve gümüş gibi madenler olması ve bu madenlerin aynı zamanda başka kullanım değerleri olarak da değerlendirilebilir olması nedeniyle, kafada bu farklı kullanım değerlerinin soyutlaması yapılamadığı için Bitcoin konusunda çok temel bir yanlış yapılmaktadır.
Onun altın gibi bir kullanım değeri olmadığı, yani ziynet eşyası veya iletken olarak kullanılamaması gösterilmektedir.
Bu paranın kullanım değerinin, onun somut biçimlerindeki metaların kullanım değerleriyle karıştırılmasının sonucudur.
Aslında Bitcoin, en soyut biçimiyle paranın somutlaşmış halidir.
Bitcoin başka hiçbir işe yaramamaktadır. Onun kullanım değeri sadece ve sadece genel eşdeğer olmasıdır.
İlerde görüleceği gibi tüm özellikleri buna uygundur.
O halde teorik ya da soyut olarak, Bitcoin altın bir para gibi işlev görebilir.
Önce bunu belirleyelim.
Ama bunu çok daha somut olarak da görebiliriz.
Yani başka hiçbir kullanım değeri olmayan ama sadece para olarak işlev gören bir para örneğinde bu soyutlama ile ulaştığımız olguyu görebiliriz.
Bu somut olgu Yap’taki Rai isimli taş paradır.
*

Rai (Taş Para)

Mikronezya Federal Devletleri’nde Yap adalarında para olarak değirmen taşı gibi kocaman taşlar kullanılmaktaydı.
Bu yuvarlak ve ortası delik taşlar, bir tepsi büyüklüğünden dört metre çap ve beş ton ağırlığa kadar değişebiliyorlardı.
Bu taşlar Yap’ın 400 kilometre kadar uzağındaki Palau Adasında Aragonit ve Kalsit minerali içiren taşlardan üretiliyordu. Yap ile Palau arası, yerlilerin kanolarıyla aşağı yukarı beş günlük bir yol tutuyordu.
“Rai yapmak için, bir grup erkek, büyük bir kanoyla Palau'ya yelken açıyordu. Zorlu bir yolculuğun sonunda adaya vardıklarında, Palau Adası'nın şefinden, adadaki taş ocağını kullanmak için izin istiyorlardı. Bu izin karşılığında, kimi zaman aylarca şef için çalışmaları gerekebiliyordu. Yaplılar, balina dişi ve deniz kabuklarından aletleriyle taşı kesip şekillendiriyorlardı. Bu da aylarca sürebiliyordu. Taş paralar, yine kanolarla Yap'a taşınıyordu.” (Wikipedi)
“Rai, yiyecek satın almak ya da çalışanların ücretini ödemek için kullanılabilirdi. Yeni çocuk sahibi olan bir aileye armağan olarak verilebilir ya da çatışma zamanında müttefik kazanmak için güvence olarak gösterilebilirdi. Zenginlik göstergesiydi. Rai'ler genellikle "taş bankası" olarak adlandırılan patikalarda ya da toplantı yapılan yapıların önünde durur ve yerinden oynatılamzdı. Ancak, hangi taş paranın kime ait olduğu herkesçe bilinirdi. El değiştirdikten sonra bile genellikle hiç yerinden oynatılmazdı. Her rai'nin, daha önceki sahiplerinin kimler olduğunu gösteren bir belgesi vardı. Taş, el değiştirdiğinde bu belge de yeni sahibine aktarılırdı.”
Ne var ki, buharlı gemiler ve gelişmiş aletlerin ortaya çıkması sonucu, hele kurnaz bir girişimcinin de bu işe el atmasıyla, bol miktarda ve ucuza Rai elde edilince Rai enflasyonu oldu ve Rai fiilen değersizleşti. Bugün adada evlerin önünde bir kültür ve süs eşyası olarak Rai taşları bulunmakta. Rai taşları yönetim tarafından tıpkı arkeolojik eserler gibi korumaya alınmış bulunmaktadır.
Rai örneği bize Para’nın genel bir eşdeğer olmaktan öte ille de başka bir kullanım değeri olmasının hiç de gerekli olmadığını göstermektedir. Eğer bu Rai taşları, örneğin diyelim ki aynı zamanda değirmen taşı olarak kullanılıyor olsaydı, bu onları biraz Altın veya Gümüş paraya benzetebilirdi.
Ancak Rai’nin  bir tek kullanım değeri var: para yani gelen bir eşdeğer olarak kullanılmak. Başka hiçbir işe yaramıyorlar.
Rai hem Marksist para teorisini hem de Marksist emek değer teorisini doğruluyor.
Hiçbir başka kullanım değeri olmamasına rağmen, onun böyle değerli olmasına yol açan içinde taşıdığı çok büyük sosyal bakımdan gerekli emek miktarı.
Keza, bir tür hiperenflasyon olayı da görülüyor. Tekniğin gelişmesiyle Rai elde etmek artık çok emek gerektirmeyince, değeri düşüyor ve bir tür hiper enflasyon bile yaşıyor. Sonunda da fiilen tedavülden kalkıp bir folklor nesnesine dönüşüyor.
*
Şimdi tekrar Bitcoin’e gelebiliriz.
Rai neredeyse Bitcoin’in taştan bir örneği gibi.
Boşuna emek harcanıyor denecek kadar saçma görünen bir biçimde başka bir adaya gidiliyor, günlerce aylarca çalışılıyor ve Rai üretilip yine günlerce süren yolculukla getiriliyor.
Neredeyse Bitcoin’in madencileri gibi.
Genel bir eşdeğer olmaktan başka hiçbir kullanımı da yok.
Bitcoin’in de.
Dolayısıyla bu itiraz geçersizdir.
Bitcoin üzerine tartışmalarda sık sık, Bitcoin’in altından farklı olarak bir değeri olmadığı, yani başka bir kullanım değeri olmadığı söylenmektedir. Hem soyutlama yoluyla hem de somut bir olgu olan Rai örneğiyle, genel bir eşdeğer olmak için başka bir kullanım değeri olmasının şart olmadığını görmüş bulunuyoruz.
*
Peki genel eşdeğer olacak metanın ne gibi özellikleri olması gerekiyor?
Bunları şöyle sıralayabiliriz:
·         Kolayca taşınabilirler
·         Aşınmazlar, paslanmazlar, bozulmazlar.
·         Kolayca bölünebilirler ki hesaplanabilirlik sağlasınlar
·         Fiziki nitelikleri nedeniyle kolayca tanınabilirler dolayısıyla taklit edilemezler.
Zaten altın ve Gümüş’ün para olarak kullanılmalarının nedeni de bu özelliklere sahip olmalarıdır.
Rai’ye baktığımızda Kolayca taşınma ve bölünebilme hariç, aşınmama, paslanmama, bozulmama özelliğinin ve kolayca tanınma niteliğinin (taştaki özel mineraller ona bu niteliğini veriyordu) bile bir genel eşdeğer olarak kullanmayı, taştan bir parayı, mümkün kıldığını görüyoruz.
Şimdi bu özelliklere Bitcoin’de bakalım:
Kolayca taşınma: Altından bile daha kolayca taşınabilmektedir. Bir saniyede istenen miktar dünyanın öbür ucuna ışık hızıyla yollanabilir
Aşınmaz, paslanmaz ve bozulmazlık: Dijital olduğu için bütün bunların hiç birisi öz konusu değildir. Sonsuz sayıda elden ele geçse bile en küçük bir aşınma olmaz. Altın ve gümüş ise paslanmasa da zamanla aşınırlar. Ama Bitcoin’de bu mümkün değildir.
Kolayca Bölünme: Bu bakımdan Altın ve gümüşten bile bin kat daha kullanışlıdır. Bugünkü algoritmalara göre, Bitcoin’in virgülden sonra sekiz sıfıra kadar bölünmesi mümkündür. Buna birim olarak, bitcoin’in mucidinin adına izafeten Satoshi denmektedir. Halbuki Altın ve Gümüşte belli sınırlar vardır. Örneğin diyelim ki, onda bir gram altın veya gümüşü, çok küçük olduğu için taşımak, korumak, ellemek bile çok zor veya olanaksız olur. Ama bir Bitcoin yüz milyonda birine kadar bölünebilir ve gerektiğinde bunu milyarlara ayarlamak pratik olarak hiçbir sorun değildir. Programda (Algoritmada) küçük bir update yapmak bile yeter.
Ama Bitcoin’de başka bir üstünlük daha vardır. Küçültmenin aksine de altına üstündür. Büyük miktarlarda altınları bir yerden bir yere nakletmek çok riskli ve pahalı hatta mümkün olmayan bir iştir. Bu nedenle uluslararası alışverişlerde altınlar genellikle nakledilmez, bakiyeler nakledilir genellikle. Bitcoin ise, istenildiği büyüklükte olsun, istenen uzatklığa hiçbir risk ve ek zorluk olmadan istenildiği gibi ve ışık hızıyla nakledilebilir.
Kolayca tanınma ve taklit edilememe: Bu bakımdan da Bitcoin bu geçen zamanda böyle olduğunu kesinlikle kanıtamıştır. Zaten Bockchain tekniğinin devrim yapıcı özelliği budur. Dijital nesneler fiilen hiçbir emek bile harcamadan sonsuz sayıda çoğaltılabilirler. Bu nedenle aslında değerlerinin sıfır olması gerekir. Müzik ve resimlerde olduğu gibi, yasaklarla ve ekonomi dışı cebirle, tekel oluşturularak, şifrelemelerle bu engellenebilmektedir. Ancak bu engellerin hiçbir aşılmaz değildir. İşte Satoshi Nakamato’nın Bitcoin’i yaratmak için keşfettiği Blockchain teknolojisi, dijital bir varlık olan Bitcoin’in biricik, çoğaltılamaz, taklit edilemez olmasını sağlamıştır. Bitcoin’in White Paper’inin yayınlanışından beri neredeyse on yıl geçti. Bu günü kadar sistemin zayıf yanı bulunamadı. Zaten herkes, bütün uzmanlar bunun kırılamazlığında ve sistemin sağlamlığında birleşiyorlar. O halde, Bitcoin de taklit edilemez, sahteleri üretilemez.
O halde, teorik olarak Bitcoin’in bir genel eşdeğer (Para) olarak tutmaması için hiçbir neden yoktur.
Aksine giderek bütün alışverişlerin ve ödemelerin, internet aracılığıyla yapıldığı bugünün dünyasında genel eşdeğer olmaya altın ve gümüşten çok daha uygundur.
*
Şimdi gelelim Bitcoin’in bir genel eşdeğer (Para) olamayacağını söyleyenlerin son iki iddiasına.
·         Bir değer taşımadığı
·         Fiziksel bir varlığı olmadığı
itirazlarına.
Marksist emek değer teorisine göre, madde nasıl yoğunlaşmış enerji ise, değişim değeri de yoğunlaşmış emektir.
Bitcoin’in bir değer taşıdığı çok açıktır. Bitcoin’i üretmek, tıpkı Rai taş paralarını üretmek gibidir, muazzam bir emek harcanmaktadır.
Bitcoin’e harcanan enerjinin boşuna olduğu söylenmektedir. Altın ve gümüş için harcanan enerjler ve çevreyi kirleten kimyasallar boşuna değil midir. Veya Rai için harcanan emekler boşuna mıydı? Toplumsal bir işlevi, kulanım değeri olmasa, Rai’lere verilen o emekler boşa harcanmış emekler olurdu.
Bircoin üretmek için harcanan bu emeğin büyük bölümü grafik kartı prosesörünün yıpranması ve enerji olarak Bitcoin’de yoğunlaşmış emektir. Bitcoin madenciliğinin sabit sermaye oranı çok büyüktür. Nispi artı değer olanı çok yüksek bir emektir.
Bir belgeselde, İzlandada bir madencinin kocaman bir hangar gibi yerde binlerce grafik kartıyla madencilik yatığını ve bu işi galiba tek kişi olarak yaptığını görmüştüm.
Yani Bitcoin’in değeri de, tıpkı altın, gümüş veya rai gibi, onun için gerekli sosyal emek miktarıyla belirlenmektedir.
Fiziksel bir varlığı olup olmamaya gelince.
İşte Bitcoin bize eski “fiziksel varlık” kavramını yeniden düşündürmeyi ve onu daha dakik olarak tanımlamayı gerektirmektedir.
Fiziksel varlıktan bir hacmi, ağırlığı olan maddi nesneler kastedilirse bu “fiziksel” kavramını daraltmak olur.
Bitcoin dijital veya virtüel bir nesnedir.
Virtüel olmak, öyle olmamakla beraber benzer etkileri yaratmak demektir.
Bugün artık Virtüel Gerçeklik diye bir kavramımız bile var.
Ekranda görünen kaplanlar, bitkiler gerçek kaplanlar değildir. Gerçek olanlar bir takım elektron veya fotonlardır ama biz bir kaplan görürüz, bitki görürüz ve aynı etkiyi sağlarlar. Ekrandeki kaplanlar bizi ısırmasalar da aynı etkiyi sağlarlar. Virtüel diye film seyretmezlik etmiyoruz. Virtüel şeyler de olsalar onlar bizlerin birtakım ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Yani kullanım değerleri var. O halde bir şeyin kullanım ve değişim değerinin olması için ille de dar anlamıyla fiziksel (hacmi ve kütlesi) olması gerekmiyor, virtüel olmak da fiziksel olmanın bir başka biçimidir. Öyleyse virtüel olarak da bir kullanım değeri olabileceğine göre virtüel bir eşdeğer de olabilir.
Gogole arama motoru, big datalar, yapay zekalar veya maillerimiz vs. hepsi virtüeldir, “fiziksel” bir varlıkları yoktur. Ama bunların fiziki varlıkları olmaması onların gerçekliğini, değişim ve kullanım değerlerinin olmasını ortadan kaldırmamaktadır.
Ekonomi politik bakımından, meta kullanım değeriyle insanların bir ihtiyacını karşılayan bir nesnedir. Bu ihtiyaç, örneğin süs eşyalarında olduğu gibi bize saçma da gelebilir veya tamamen batıl bir inançtan da kaynaklanabilir. Ekonomi politik bu ihtiyacın neden kaynaklandığına, akli olup olmadığına bakmaz, onun bu ihtiyacı karşılayıp karşılamadığına ve bu nedenle üretilip üretilmediğine ve değişim değerine bakar.
O halde Bitcoin’in fiziksel bir varlığı olmadığını ve bir değeri olamayacağını, yani içinde yoğunlaşmış emek bulunamayacağını söylersek, bütün diğer dijital veya virtüel metalarda da aynı durumun geçerli olması gerektiğini de söylememiz gerekir.
Bu yapılmadığı sürece bu itiraz geçersizdir.
Kaldı ki, virtüel veya dijital olan nesneler, veya itirazcıların diliyle “fiziksel” olmayan nesneler, (bulutlar, bütünüyle internet, algoritmalar vs. herşey) giderek tüm hayatımızı belirliyor ve böyle “fiziksel” olmayan şeylere harcanan emeğin payı giderek artıyor. Virtüel kullanım ve değişim değerlerine bir de virtüel para eklenmesinden daha olağan ne olabilir. Bu ekonomi politik bakımından hiçbir sorun oluşturmamaktadır.
*
Bu virtüel Altın, yani Bitcoin, tıpkı altın örneğinde olduğu gibi yapılandırılmıştır.
Dünyadaki altın miktarı bellidir.
Bu altını elde etmek giderek daha az miktarlarda ve daha büyük bir emek harcayarak mümkün olmaktadır.
Bitcoin miktarı da bellidir. 21 Milyon’dur.
Tıpkı Altın’ın üretiminin zorlaşması, daha büyük emekle daha az altın çıkarılması gibi, giderek azalan miktarlarda üretilebilecektir. Her dört yılda bir üretilebilecek bitcoin miktarı yarıya düşecektir. Ve 2140 yılı civarında Bitcoin madenciliği fiilen bitecektir.
Toparlarsak.
Bitcoin, altının ve altına dayanan paranın bütün özelliklerine ve artı özelliklere de sahiptir.
O halde Bitcoin dijital bir altındır.
Bu dijital altının genel bir eşdeğer (para) olmaması için ekonomi politik olarak hiçbir neden yoktur.
Ayrıca Bitcoin altına dayanan paraların mahzurlarını gideren özelliklere de sahiptir. Yani sadece bir altın para olarak değil, altın karşılığı olan kağıt para olarak da kullanılabilir.
Ancak böyle olabilmesi için önünde çok uzun ve sert mücadeleler bulunmaktadır.
Paranın diğer özelliklerini Bitcoin’in bu özellikler karşısındaki durumunu; bugünkü para sistemini; Bitcoin’in bu sistemle çelişkilerini vs. ise sonraki yazılarda ele alalım.
24 Aralık 2017 Pazar
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:

Hiç yorum yok: