9 Şubat 2017 Perşembe

#HAYIR’ın Örgütlenmesi İçin Programcılara Çağrı

#HAYIR diyenler, gerçekten kitleselleşmek ve kitlesel bir hareket oluşturmak istiyorlarsa, devletin ve hükümetin internet ve sosyal medya alanındaki kontrolünü aşmak; onun işlevsiz kılmak veya sınırlandırmak için neler yapmak gerektiğine kafa yormalı ve bunu tartışmalıdırlar.
Ne var ki, #HAYIR saflarında yer alan örgütlerin hiç birinin, geniş kitlelerin otonom örgütlenmesi; demokratik ve alternatif  bir ulusun yurttaşları gibi örgütlenmesi diye bir sorunları yok.
Onlar kendi inisiyatifleriyle “Meclis”ler kuruyorlar ve eski örgüt kafasıyla, onları demokratik görünümlü, ama aslında kendilerinin yönlendirdiği yapılar olarak tutmaya özel dikkat ediyorlar. Yani örgütlü bir gücün örgütsüz çoğunluğa bireyler olarak söz ve kararlara katılma hakkı verdiği; ama tüm örgütlerin her biri özgür örgütlü veya örgütsüz bireyleri, eşit koşullarda yarışarak ve öyle kazanarak ağırlıkları oranında etkili olabilecekleri yapılar oluşturma gibi bir kaygıları yok.

Var olan örgütlerin hiç birisi, herkesin birey olarak katılacağı, örgütlerin üyelerinin de bireyler olarak içinde yer alıp o meclisleri veya kitleyi, “ele geçirme” ve “yönlendirme” çaba ve niyetlerini eşit koşullarda yarış içinde yapabileceekleri, her türlü örgütlü veya örgütsüz insanı kapsayacak gerçek özyönetim organları kurma gibi bir çabası yok. Aksine bu tür örgütlenme önerilerini gündeme almamak için, gözlerden ve bilinçlerden uzak tutmak için her yolu deniyorlar.
Böyle bir çabaları olmadığı için de, internette adeta demokratik bir ulus gibi örgütlenecek bir yapı ve bunun araçlarını; teknik alt yapısını oluşturma gibi sorunları ya da çabaları da yok. Yoksa hepsinin saflarında muhtemelen böyle bir işi yapacak nice bilgili ve yetenekli insanlar vardır.
Bu durumda, doğrudan bu konuda bilgi ve yeteneği olanlara yönelik olarak bir çağrı yapmak tek çıkış yolu olarak görünüyor.
Kimbilir belki tersinden gidilerek; böyle bir olanak yaratılarak, o örgütlerin de ister istemez bu gerçekliği kabul etmeleri sağlanabilir.
Yani Hükümetin sansürünü kırma olanakları yaratma çabası aynı zamanda alternatif ve demokratik bir ulusun; kitlesel bir hareketin tohumunu ve olanaklarını da yaratabilir. Ve var olan örgütleri bucak bucak kaçtıkları böyle bir yapının içinde yer almaya zorlanabilir.
Tarih birçok kez, normal mantıkla önce olması gerekenin, çokt özel koşullar sonucu sonra olduğunu da göstermiştir.
Örneğin insanların önce yerleşmeleri gerekir ki yerleşik topluma has mabedler yapsınlar, bunun için de avcılığı ve toplayıcılığı aşmaları gerekir, yani bitki ve hayvanları ehlileştirmeleri gerekir. Ama Göbeklitepe, önsanların henüz bitki ve hayvanları ehlileştirmeden önce yerleşik bir topluma özgü bir mabet yaptıklarını göstermiştir. Ve kimbilir belki bu mabedin yol açtığı ilişkiler sayesinde, bitkileri ve hayvanları ehlileştirip neoltik devrim denen o en büyük devrimi yapmışlar ve yerleşikliği özel koşullara bağlı olmaktan çıkarıp, genelleştirebilmişlerdir. Mantıken sonra olması gereken, gerçek tarihte çok özel koşullar sonucu önce gerçekleşmiş ve hatta önce gerçekleşmesi gerekenin yolunu açmıştır.
Bir başka örnek. Devlet egemen sınıfın bir baskı aracı olduğuna göre, devletin ortaya çıkması için önce sınıfların ve egemen sınıfın ortaya çıkması gerekir ki egemenliği korumak için bir araca ihtiyaç olsun ve devlet ortaya çıksın, mantıki olarak sınıflar ve egemen sınıf önce çıkmalıdır ki sonra devlet ortaya çıksın. Ama gerçek tarihte, devlet sınıfılardan önce ortaya çıkıp, kendisi sınıfları oluşturmuş; devlet egemen bir sınıf olmuştur. Şerk despotluği egemen sınıf olarak örgütlenmiş devlettir. Kapitalizm öncesi sömürünün temelinde artı ürüne ekonomi dışı zor ile koymak vardır. Devlet, hem bu zoru uygular, hem de artı ürüne el koyar.
Benzer şekilde, geniş kitlelerin örgütlendiği girişimler önce olmalı; sonra bunları baskı altında yaşatma ve sürdürme ihtiyacı doğar ve böylece bir teknik alt yapıyı yaratılabilir diye mantıki  bir çıkarsama yapılabilir.
Ama kimbilir, belki tersi de olabilir. Böyle bir altyapının kendisi, mabedlerin neolitik devrime; devletin sınıflara yol açması gibi; geniş kitlelerin gerçekten demokratik meclisler kurmasının yolunu açabilir.
Bu nedenle, son günlerde özellikle #HAYIR’ın örgütlenmesine ilişkin yazılarımızda, (örneğin “#HAYIR’ın Örgütlenmesinde İnternet ve Sosyal Medya’nın Hükümetin Kontrolü ve Engellemesi Dışında Kullanılabilmesi İçin Somut Bir Öneri” başlıklı yazı) somut öneriler yaptık ve yapacağız. Özetle herkesin sosyal medyada, en az üçer kişiden oluşan en az üç gruba üye olması veya katılmasıyla başı, sonu, hiyerarşisi, olmayan, hiçbir yerden kesilemeyecek kesildiğinde başka yerlerden bilgilerin akacağı bir ağ kurulması.
Ama hiç kimsenin böyle bir derdi yok anlaşılan. Herkes kendi arkadaş çevresi veya örgütü ile içinde yer aldığı veya kurduğu grupları yeterli görüyor. Bunların (veya kurulacak başkalarının) ülke çapında bir bilgi akışı ağının altyapısı olarak kullanılması gibi bir kaygı ve çaba görülmüyor.
Bu da yine yukarıda değinilen, geniş kitlelerin alternatif bir demokratik ulusun yurttaşları  gibi örgütlemesinin kimsenin derdi olmamasıyla ilgili.
Bunun ardında da Stalinizmden yadigar, çelik çekirdek ve onun etrafinda, onun yönlendirdiği daha gevşek örgütler anlayışı var.
Ama bilinmeyen ve hafızalardan kazınmış şu var, Üçüncü Enternhasyonal’in ilk kongrelerinde, Rus Devrimi deneyinden de ilham alınarak, toplumun önünde var olan sorunları çözmeye yönelik ama var olan devletin de alternatifi olabilecek veya bu potansiyeli taşıyan; halkın örgütleneceği yapıların nasıl örgütlenebileceği gibi sorunlar vardı ve bunlar için “geçişsel talepler” denen çok farklı bin anlayışa dayanan program yaklaşımları geliştirilmeye çalışılıyordu.
Rusya’daki devrimin muazzam köylü kitlesi, savaş ve iç savaşın yıkımı, bu temeldeki bürokratikleşme sonunda gelişen karşıdevrimin zafer kazanması, yani Stalinizmin yükselişiyle birlikte, bunların hepsi unutuldu ve toprağın altına gömüldü.
Bugünkü sosyalistler ve sol örgütler bu bilinçli unutmanın yetiştirdiği kuşaklardır. Tıpkı öğrenilen İslam’ın Emevi Karşı devriminin islamı olması gibidir.
Sol örgütlerin dışındakiler ise, bunları unutma temelinde yetişmiş sosyalistlere ve örgütlere tepki içinde, onların çıkmazlarını sezerek dışta kalanlardır ama klasik Marksist geleneği bilmediklerinden, gördüklerini marksizme özdeşleştirip gerçerk marksizmle karşılaşma olanakları da neredeyse sıfırdır.
Ve bugünkü dünyada marksizm bir dez kendisiyle özdeşleştirilen bürokratik diktatörlükler nedeniyle yenilmiş görülüyorken ona herhangi bir ilgi duyup, tepki durumundan çıkamayacakları için, tüm kendiliğinden kabarışlar; Stalinist örgütlerin klasik manüplasyoncu girişimleri ve bunlara tepkiyle, her örgütlenme çabasını adeta reddenen yeni kuşakların açmazı içinde dağılıp gidiyor.
Aslında bizim bütün çabalarımız, ikisi de klasik marksizmin unutulmuşluğuna dayının bu sahte alternatifleri aşmak için bir tür, “geçişsel talepler” oluşturma çabası gibi de görülebilir.
Yani var olan devletin alternatifi olacak organlar yaratabilmek için solun, ezilenlerin ya da muhalefetin içinde alternatif bir örgütlenme yaratabilmek.
Bu nedenle bütün enerjimizi böyle bir tasavvurun oluşmasına yöneltiyoruz. Bir tasavvurun, bir fikrin kafalarda bir yerlerde olması hayati önemdedir.
Somut biçimlere dökülememiş olsa bile, bir tasavvur, kitleler harekete geçtiğinde somut biçimler alır.
Paris komününü yapan işçiler Fransız devriminin, anarşistlerin, ütopik sosyalistlerin tasavvurlarına dayandıkları için Paris komünü’nü yüpübildiler ve özleriyle aslında kendi temsilcilerine güvensizlik ve onlmarı denetim altında tutma çabasından bayşka bir şiy olmayan tedbirleri geliştirdiler. Eğer o işçiler, Stalinisit partilerin üyleri olsa veya o tür partilerin tasavvurlarıyla yetişmiş olsalardı; veya Gezi’yi yapanların ideolojik şekillenmeleriyle şekillenmiş olsalardı, Paris komünü’nü yapamazlardı.
İşte bu nedenle Programcılara çağrı yapıyouz.
Yüzlerce, binlerce demokratik özlemleri olan yetenekli programcı var.
Lütfen sosyal medyayı ve interneti bir altyapı gibi kullanarak, kapatılması ancak internetin kesin durdurulması ile mümkün olabilecek, çok basit, bir cep telefonu olan herkesin kolayca kullanabileceği, en azından #HAYIR diyenlerin haberleşmesini sürdürebilecek bir program, bir “Applikasyon” yapınız.
Bu konudaki önerilerinizi, böyle bir aracın sorunlarını kamuoyuyla paylaşınız; #HAYIR diyenlere sununuz, tartışınız, tartıştırınız.
Bu konuda daha önce, yaptığımız bir öneriyi aşağıda yayınlıyoruz. Bu yazı gerekli değişiklikler yapılarak bugünün ihtiyaçlarına uyarlanabilir. Önemli olan mantığın ve yaklaşımın kavranmasıdır.
9 Şubat 2017 Perşembe
Demir Küçükaydın

 

Ezilenlerin ve Demokratların Örgütlenmesi İçin Bir Araç Gereği
(Bilişim ve İletişim Çalışanları Dayanışma Ağı’na (BİÇDA) Açık Mektup)

9 Ekim 2014
Değerli Arkadaşlar,
BİÇDA’da şu mailini görünce yine umutlandım:
“Geziden beri sürekli biçda'ya proje fikirleri geliyor, her yere ben koşturduğumdan zamanında her şeyi size iletemiyorum. Artık  FİFO lar  doldu, alert veriyo, söylemem gerekiyor. Yaw millet ortak bir yazılım yapalım diyor. Kar amacı gütmeyen topluma faydalı yazılımlar...”
Neden ve niçin umutlandım kısaca anlatayım:
Ben programcı veya meslekten bir bilişim çalışanı değilim. Ancak grubunuzla ta Gezi zamanında tanıştım ve o zamandan beri üyesiyim. Elimden geldiğince izlemeye çalışıyorum. Grubunuzla bağlantı kurmamın nedeni tam da yukarıdaki mesajı yazan arkadaşın dediği konuydu.
Gezi esnasında ve sonraki Parklar ve Forumlarda, ortada tartışma, oylama yapacak ve karar alacak doğru dürüst bir avadanlık olmadığı için, hareketin nasıl örgütlenemeden buharlaştığını görüyor ve bu nedenle başta Almanya’da Korsan Parti’nin kullandığı Liquid Feedback adlı programın belki bu gidişi durdurabilecek bir imkân olabileceğini düşünüyordum.
Bunu yazılarımda ve forumlarda dile getiriyordum. Çok olumlu karşılanmasına rağmen yine tam da örgütsüzlük nedeniyle bu olumluluk örgütlü bir çabaya dönüşemiyordu.
O zaman, bu durumda, birkaç girişimci bu altyapıyı hazırlayıp Gezi’cilere ve Forumlara sunarsa, zaten internet aracılığıyla oluşmuş bu hareketin, hiç yabancılık çekmeden bu aracı kullanabileceğini ve böylece belki demokratik bir tartışma ve karar mekanizması oluşturabileceğini ve dağılmaktan kurtulabileceğini; dağılsa bile giden selin gerisinde epey bir kum bırakabileceğini düşünüyordum.
Ama kötü gidişe karşı ilaç olarak düşündüğüm o programı hazırlamak için, ne teknik bilgim, ne ilişkilerim ne de dilim vardı.
Forumlarda “Korsan Parti” adını duyunca Türkiye’deki “Korsan”ların bu konuyu bilebileceğini düşünerek, onları aramış ve bağlantı kurmuştum. Ama bu arkadaşların isim benzerliğinden öte konuyla bir ilgileri olmadığını görmüştüm.
Bu sırada da yine bu kanaldan Bilişim İşçileri ve Çalışanlarının forumlardaki toplantılarına katılıp oları izlemeye belki oralardan bir şeyler çıkar diye etrafıma bakınmaya başlamıştım.
Ancak bu durumdan rahatsız olan dağınık ve çok insan olmasına ve bu programdan söz etmem hep ilgi görmesine rağmen, bir ilerleme kaydetmek mümkün olmamıştı. İşin doğrusu konuya benim kadar önem veren ve çaba gösteren birilerini de görmemiştim.
Bu arada Türkiye’de tutarlı bir demokrasi programının yokluğunun, bunun bilinçlerde ve ortak varsayımlar arasında yer etmemişliğinin; yani Gezi’nin bir ruh ve anlayış olarak hazırlıksızlığının da bu dağılışta önemli bir yeri olduğu sonucuna da ulaşmıştım.
Bu bağlamda, Türkiye’de en azından tutarlı ve radikal bir demokrasi programının ne olduğunu tartışacak; bu konudaki birikimi özümleyecek ve oluşturduğu tutarlı ve radikal bir demokrasi programı için bir şeyler yapmaya başlayacak bir girişim için Radikal Demokrasi diye bir E-mail grubu oluşturduk. (Grubun sayfası şurasıdır. Tüm tartışmalar ve yazışmalar açıktır: https://groups.google.com/forum/?hl=tr#!forum/radikal-demokrasi)
Gruba bir süre sonra Gezi’nin dağılmasında, bir örgütlenmeyi ve karar almayı sağlayacak aracın bulunmamasının önemli bir yeri oluğunu düşünen ve aynı zamanda bilişim alanıyla da ilişkili başka arkadaşlar da katıldı ve bir yandan program sorunlarını tartışırken diğer yandan da bu teknik konulara da ilgi duyanlarla, araştırıp bilgilerimizi paylaşmaya başladık.
Bu arada şunları tespit ettik:
Bilgisayar ve internet, hem doğrudan demokrasi hem de temsili demokrasinin özelliklerini birleştirme olanağı tanıyordu buna Liquid Demokracy (Akışkan Demokrasi) deniyordu. Almanya’da Korsan Parti başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki sol partiler veya mahalli yönetimlerin kullandığı Liquid Feedback programının esas konsepti, bu  “Akışkan Demokrasi” anlayışına dayanıyordu.
Bu vesileyle bu çalışmaların bir yan ürünü Akışkan Demokrasi konseptini kısaca anlatan bir videonun biri alt yazılı biri sözlü olarak Türkçeye çevrilmesi oldu.
(Videolar şurada görülebilir: Sözlüsü: http://www.youtube.com/watch?v=AsPOKS8wzsc Alt yazılısı: http://www.youtube.com/watch?v=SjhGRUDVG_A )
Liquid Feedback Programın Türkçeleştirilmesi, kullanımı gibi girişimlerden bir başarı elde edemedik. Ayrıca programın Açık kaynaklı olmasına rağmen çok egzotik bir program diliyle  yazılmış olduğu; dolayısıyla bizlerin ihtiyaçlarına uygun hale getirmesinin zorluğu gibi sorunların varlığını da gördük. Yani belli bir hayal kırıklığı yaşadık.
Tabii bu arada, Gezi’nin neredeyse tek elle tutulur bakiyesi olan Kadıköy bölgesindeki forumların da çalışma, toplantılarına vs. katılıyor, izliyor ve dersler çıkarmaya çalışıyordum.
Oralarda da yine herhangi bir oylamanın reddedilmesi nedeniyle karar alınamaması; bunun onları nasıl felç ettiği ve işin ilginci tam tersi, korkulanın tam da kendisi bir sonuçla en anti demokratik bir biçimde küçük örgütlü grupların gelişmeleri istediği gibi yönlendirmesi ve bunun sonucunda da insanların uzaklaşması gibi bir sorunun varlığı da görülüyordu. Bunun için de bir çözüm yolu arıyorduk.
Bu bağlamda, tek oya dayanan oylamaların sınırlılıkları, bürokratikleşme ve bölünmeleri ve hatta egemenlik ilişkilerini güçlendirmesi gibi sorunların da olduğu giderek netleşti.
Bu bağlamda başka oylama ve karar tekniklerini de incelemeye başladım. Bununla ilgili olarak dünyanın en eski, en yaygın ama isimsiz karar alma ve oydaşma yönteminin modern ve gelişmiş bir biçimi olan Sistemli Oydaşma yöntemi veya tekniğinin forumları inmelendiren birçok soruna karşı bir ilaç olacağı sonucuna ulaşmıştık.
(Almanca bir açıklaması şurada var: http://www.sk-prinzip.eu/ . Ayrıca bu yöntemi kısaca şu yazıda ele almış ve önermiştik: http://demirden-kapilar.blogspot.com.tr/2014/06/cumhurbaskanlg-aday-ve-secim-yontemi.html )
Gerek “Akışkan Demokrasi”, gerek “Sistemli Oydaşma” yöntemlerini forumlara da aktarmaya çalıştık ve kullanımını önerdik. Ancak belki önemi anlaşılamadığı için; belki biz yeterince anlatamadığımız ve konuyla ilgili yeterli ve doyurucu bir literatür hazırlayamadığımız için ilginç bir fikir olarak görülmenin ötesinde bir yankı bulmadığı söylenebilir.
Ancak biz Radikal Demokrasi grubunda, bizzat oylama ve karar yöntemleri konusunu tartıştık ve yine bu Sistemli Oydaşma yöntemiyle hangi yöntemle karar alacağımızı belirleyerek, yöntemi çok başarılı ve verimli bir biçimde kullanmaya başladık.
Bu deney ve daha önceki Liquid Feedback araştırmalarından şöyle bir sonuç çıkmıştı. Liquid Feedback gibi, onun akışkan demokrasi konseptine de dayanan daha başka bir program yazmak gerekiyor. Ama bu aynı zamanda karar alma yöntemi olarak Sistemli Oydaşma’yı kullanmalıydı. Bu ikisi birleştirilir, pratik ve kullanışlı, aynı zamanda girişim ve tartışmaların da kolayca yapılabileceği bir program yazılırsa sadece Gezi’nin ve kalıntılarının değil; genel olarak ezilenlerin ve toplumsal muhalefetin kolayca örgütlenmesini sağlayacak bir araç emre amade kılınmış olabilirdi.
Alet işler el övünür” derler. Böyle iyi bir alete ihtiyacı vardı ezilenlerin örgütlenme girişimlerinin.
Bu arada bu işi kendimizin başaramayacağını düşündüğümüz için, hem demokratların bilişim ve internetin olanaklarına; bilişim ve internetten anlayanların da demokrasiye ve onun araçlarına dikkatlerini çekmek için, Bilgisayar, İnternet ve Demokrasi gibi bir Konferans ve Sempozyum hazırlama gereği; belki buralardan bir şeyler çıkabileceği noktasına geldik ve bunun ön araştırmalarına başladık.
Ayrıca bu arada Liquid Feedback ile aynı işlevlere sahip ve daha yaygın bir program diliyle yazılmış yine Açık Kaynak kodlu Adhocracy (https://adhocracy.de/) adlı programı bulduk.
Bu program kolayca hem Türkçeye çevrilebilirdi hem de oylama tekniği olarak Sistemli Oydaşma en azından bir alternatif karar alma yöntemi olarak programa entegre edilebilirdi. Bir de iyi bir App yazılırsa, herkesin kolaylıkla kullanabileceği bir tartışma ve karar alma aracı olabilir; en azından böyle bir aracın yokluğunun sorunları aşılabilirdi.
İşte tam bu noktada, BİÇDA’ya yazının başındaki gibi veya şöyle maillerin geldiğini gördüm.
“Sırf faydalı bir şeyler yapmak adına gelecek yazılımcılar olacaktır eğer duyurulursa. Açık kaynak olursa illa bireysel fayda isteyenlerden de ilgi gösterenler olacaktır. Github hesabı soran şirketler arttı. Teknik anlamda ilgi çekici projelerin olması katılacak insan sayısını arttırır sanırım. Öğrencilere de duyurmak mantıklı olacaktır. Öğrenciyken üzerine çalışabileceğin gerçek projeler olmasını istiyorsun. Daha heyecanlı oluyor öğrenciler”
Ayrıca bu yönde girişimler başladığını da görünce (Ortak program yazmak için Github hesabı açmak gibi vs.) tekrar umutlandım ve bunun üzerine oturup buraya kadar okuduğunuz satırları yazdım.
Şimdi sizlere bir öneri var.
Birincisi, gelin Radikal Demokrasi ve BİÇDA gruplarından insanlar olarak ortaklaşa Bilgisayar, İnternet ve Demokrasi konularını her yönüyle, olanakları ve riskleriyle tartışacağımız bir Sempozyum veya benzeri bir etkinlik düzenleyelim. Böylece demokratların ve ezilenlerin dikkatlerini internete ve dijitalleşmeye; bilişimcilerin dikkatlerini de Demokrasiye çekelim.
İkincisi, program yazacak arkadaşların, acilen var olan ve açık kaynak kodlu Adhocracy’yi Türkçeleştirip, Sistemli Oydaşma ile geliştirmeleri ve bunun için kolayca akıllı telefonlardan bile kullanılabilecek bir App vs. yazmaları. Ezilenlere ve demokratlara ülkenin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış insanlar olarak girişimde bulunabilecekleri, tartışabilecekleri ve karar alabilecekleri kolay kullanılır bir araç oluşturmaları. İşte size “kar amacı gütmeyen, topluma faydalı” bir somut öneri
Kanımca bu ikisini yapılabilirse ondan sonra ortadaki deneylere göre gerekli adımlar atılabilir.
Bir işe girişilir gerisi sonra görülür.
Dostlukla
Demir Küçükaydın
Not: Bu maili BİCDA’ya yolluyorum ama aynı zamanda konu hem genellikle toplumsal muhalefeti ve ezilenleri; hem Radikal Demokrasi grubundakileri, hem de bunların dışında kalmış demokrat ve iletişimcileri de ilgilendirdiğinden normal bir yazı gibi Bloğumda da yayınlayacağım ve her yerde paylaşacağım.
@demiraltona
Yazılarımız şu adresteki blogta bulunuyor:
Videolarımız şu adreste:
Yazılarımızı ayrıca ses dosyası olarak şurada paylaşıyoruz. Direk podcasttan veya indirerek dinlemek mümkün.
Kitaplarımız buradan indirilebilir.

Hiç yorum yok: